يَحْسَبُونَ الْأَحْزَابَ لَمْ يَذْهَبُوا وَإِن يَأْتِ الْأَحْزَابُ يَوَدُّوا لَوْ أَنَّهُم بَادُونَ فِي الْأَعْرَابِ يَسْأَلُونَ عَنْ أَنبَائِكُمْ وَلَوْ كَانُوا فِيكُم مَّا قَاتَلُوا إِلَّا قَلِيلًا
Yahsebûnel ahzâbe lem yezhebû, ve in ye’til ahzâbu yeveddû lev ennehum bâdûne fîl a’râbi yes’elûne an enbâikum, ve lev kânû fîkum mâ kâtelû illâ kalîlâ(kalîlen).
yahsebûne | : zannediyorlar, sanıyorlar |
el ahzâbe | : birlikler |
lem yezhebû | : gitmedi |
ve in | : ve eğer |
ye’ti | : gelir |
el ahzâbu | : hizipler, gruplar, birlikler |
yeveddû | : isterler, arzu ederler, temenni ederler |
lev | : eğer, keşke, olsa |
enne-hum | : onların olduğu |
bâdûne | : bedeviler (çölde yaşayan Araplar) |
fî el a’râbi | : Araplar’ın arasında |
yes’elûne | : sorarlar |
an enbâi-kum | : sizin haberlerinizden (sizin haberlerinizi) |
ve lev kânû | : ve eğer, şâyet olsalardı |
fî-kum | : sizin içinizde |
mâ kâtelû | : savaşmazdı |
illâ | : hariç |
kalîlen | : az |
Diyanet İşleri = Düşman birliklerinin gitmediğini sanıyorlar. Düşman birlikleri (bir daha) gelecek olsa, isterler ki, (çölde) bedevilerin arasında bulunsunlar da size dair haberleri (gidip gelenlerden) sorsunlar. İçinizde bulunsalardı da pek az savaşırlardı.
Abdulbaki Gölpınarlı = Sanırlar ki düşman bölükleri gitmedi ve ö bölükler, bir daha gelseler isterler ki çöllerde, bedevilerin aralarında bulunsunlar da size âit haberleri soruştursunlar ve zâten sizin içinizde de olsalar pek az savaşacaktır onlar.
Abdullah Parlıyan = Sanırlar ki, düşman bölükleri henüz gitmedi. O bölükler bir daha gelseler, bu münafıklar çölde, bedeviler arasında kalıp, sizin hakkınızda uzaktan haber almayı tercih ederlerdi. Aranızda bulunsalar bile, pek az savaşırlardı.
Adem Uğur = Bunlar, düşman birliklerinin bozulup gitmedikleri evhamı içindedirler. Müttefikler ordusu yine gelecek olsa, isterler ki, çölde göçebe Araplar içinde bulunsunlar da, sizin haberlerinizi (uzaktan) sorsunlar. Zaten içinizde bulunsalardı dahi pek savaşacak değillerdi.
Ahmed Hulusi = Ahzab'ın (savaşmak için gelen destek gruplarının) gitmediğini sanıyorlar. . . Eğer Ahzab (yeniden) gelse, bunlar arzu ederler ki, kendileri bedevîler içinde çölde kalıp, haberlerinizi almakla yetinsinler! Zaten aranızda olsalardı, pek az savaşırlardı.
Ahmet Tekin = Münâfıklar düşman birliklerinin bozulup gitmedikleri evhamı içindedirler. Müttefik ordularının, geri gelmesi halinde, çölde göçebe Araplar içinde bulunsalar da, sizin başınıza gelen felâketlerin haberlerini uzaktan sorsunlar, isterler. Zaten içinizde bulunsalardı, bir kaç gösteri yapmanın dışında savaşacak değillerdi.
Ahmet Varol = (Düşman) birliklerin(in) gitmediklerini sanıyorlardı. Birlikler yeniden gelseler çölde bedevilerle birlikte bulunarak sizin haberlerinizi sormayı isterlerdi. İçinizde olsalardı da ancak çok az çarpışırlardı.
Ali Bulaç = Onlar (münafıklar, düşman) birliklerinin gitmediklerini sanıyorlardı. Eğer (askeri) birlikler gelecek olsa, çölde bedevi araplar arasında olup sizin haberlerinizi (oradan) sormayı cidden arzu ediyorlardı. Fakat içinizde olsalardı ancak pek az savaşırlardı.
Ali Fikri Yavuz = Münafıklar sanıyorlar ki, (Hendek savaşında Allah’ın perişan ettiği) düşman birlikleri (Medine etrafından) gitmediler. Eğer o düşman birlikleri ikinci bir defa daha (savaş için) gelecek olsa, münâfıklar, (korkularından Medine dışında) çöllerdeki Bedevîler arasında bulunub da (Medine tarafından gelip geçenlerden karşılaştığınız hadiselere ait) haberlerinizden sormayı arzularlar. İçinizde kalacak olsalar da ancak (gösteriş için) pek az savaşırlar.
Ali Ünal = (Öylesine korku içindeydiler ki,) birleşik düşman kuvvetlerinin halâ çekip gitmediklerini sanıyorlardı. Eğer o kuvvetler bir daha gelecek olsa, gönülden isterler ki, çöldeki bedevîler arasında bulunsunlar ve savaştaki durumunuzla ilgili haberleri uzaktan sorup öğrensinler. Gerçi aranızda bulunacak bile olsalar, bu takdirde de savaşa pek az iştirak ederler.
Bayraktar Bayraklı = Münâfıklar, düşman birliklerinin gitmediklerini sanıyorlar. O düşman birlikleri yeniden gelecek olsa, onlara koşarak, çölde bedevîlerle birlikte yaşayıp sizin haberlerinizi sormayı temenni ederler. Onlar savaşta sizinle birlikte olsalardı da düşmanla çok az savaşırlardı.
Bekir Sadak = Bunlar, dusman birliklerinin gitmediklerini saniyorlardi. Bu birlikler tekrar gelmis olsalardi, kendileri collerde bedevilerin yaninda bulunup, sadece sizin haberlerinizi sormayi dilerlerdi. Aranizda olsalar ancak pek az savasirlardi. *
Celal Yıldırım = Münafıklar, müttefik düşman birliklerinin gitmediğini sanıyorlardı. Müttefik düşman birlikleri bir daha gelecek olsa, onlar çölde Bedeviler arasında bulunup da sizin haberlerinizi sormayı çok arzu ederlerdi, içinizde bulunsalar pek azı savaşırlardı.
Cemal Külünkoğlu = Bunlar, (korkularından dolayı düşman) birliklerin (Medine'den) gitmediklerini sanıyorlardı. Düşman birlikleri (bir daha) gelecek olsa, isterler ki, (çölde) bedevilerin arasında bulunsunlar da size dair haberleri (gidip gelenlerden) sorsunlar. İçinizde bulunsalardı bile pek az savaşırlardı.
Diyanet İşleri (eski) = Bunlar, düşman birliklerinin gitmediklerini sanıyorlardı. Bu birlikler tekrar gelmiş olsalardı, kendileri çöllerde bedevilerin yanında bulunup, sadece sizin haberlerinizi sormayı dilerlerdi. Aranızda olsalar ancak pek az savaşırlardı.
Diyanet Vakfi = Bunlar, düşman birliklerinin bozulup gitmedikleri evhamı içindedirler. Müttefikler ordusu yine gelecek olsa, isterler ki, çölde göçebe Araplar içinde bulunsunlar da, sizin haberlerinizi (uzaktan) sorsunlar. Zaten içinizde bulunsalardı dahi pek savaşacak değillerdi.
Edip Yüksel = Partilerin gitmediğini sanıyorlar. Partiler tekrar gelse kendilerinin çöldeki bedevi Araplar arasında olmayı ve sizin haberlerinizi uzaktan sormayı dilerlerdi. Aranızda olsalardı dahi pek az savaşırlardı.
Elmalılı Hamdi Yazır = Ahzabı sanıyorlar ki gitmediler, eğer o Ahzab bir daha gelecek olsa arzu ederler ki badiyeye bedevî urabanın içine çıksalar, sizin havadislerinizden sorsalar, içinizde kalacak olsalar da harb etmezler, meğer ki pek az
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Müttefik düşman birliklerinin gitmediğini sanıyorlar. Eğer o birlikler bir daha gelecek olsa, çölde bedevi Araplar içinde yer alıp, sizin haberlerinizden sormayı arzu ederler, içinizde kalacak olsalar da sadece pek az harp ederler.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Onlar ahzabı (düşman birliklerini) gitmedi sanıyorlardı. Eğer o birlikler bir daha gelecek olursa, çölde bedevi Araplar içinde yer alıp, sizin haberlerinizden (başınıza geleceklerden) sormayı isterler. Onlar içinizde kalacak olsalar da pek az harb ederler.
Gültekin Onan = Onlar (münafıklar, düşman) birliklerinin gitmediklerini sanıyorlardı. Eğer (askeri) birlikler gelecek olsa, çölde bedevi araplar arasında olup sizin haberlerinizi (oradan) sormayı cidden arzu ediyorlardı. Fakat içinizde olsalardı ancak pek az savaşırlardı.
Harun Yıldırım = Bunlar, düşman birliklerinin bozulup gitmedikleri evhamı içindedirler. Müttefikler ordusu yine gelecek olsa, isterler ki, çölde göçebe Araplar içinde bulunsunlar da, sizin haberlerinizi (uzaktan) sorsunlar. Zaten içinizde bulunsalardı dahi pek savaşacak değillerdi.
Hasan Basri Çantay = Bunlar (düşman) kıt'alar (ı Mekkeden) gitmediler sanıyorlardı. Eğer o kıt'alar (bir daha) gelirse çöllerde, bedevîler içinde bulunub size aaid haberleri sormalarını isteyecekler, şâyed içinizde bulunurlarsa (çok değil), ancak pek az döğüşeceklerdir.
Hayrat Neşriyat = (Onlar korkaklıklarından dolayı düşman) toplulukların (Medîne’den) gitmediklerini sanıyorlar. Ve eğer o ahzâb (o topluluklar, tekrar) gelecek olsalar, arzû ederler ki, doğrusu kendileri keşke çölde yaşayan kimseler olarak bedevî Arablar içinde bulunsalar da sizin haberlerinizi (Medîne tarafından gelenlere) sorsalar! Zâten içinizde (kalacak) olsalardı, ancak pek az savaşırlardı.
İbni Kesir = Onlar, birliklerin gitmediğini sanıyorlardı. Birlikler gelmiş olsalardı, kendilerinin çöllerde bedevilerle bulunup sizin haberlerinizi oradan soruşturmayı isterlerdi. Aranızda bulunsalardı bu defa da çok az savaşırlardı.
Kadri Çelik = Onlar (korkudan hala düşman) birliklerin gitmediklerini sanıyorlardı. Eğer (düşman) birlikler gelecek olsa, çölde bedevi Araplar arasında olup sizin haberlerinizi (oradan) sormayı arzularlar. Zaten içinizde olsalar, ancak pek azı savaşırlar.
Muhammed Esed = Onlar Müttefiklerin (gerçekten) çekilmediklerini zannediyorlardı; ve Müttefikler geri dönecek olsalar, bunlar, (bu iki yüzlüler,) çölde bedeviler arasında kalıp sizin hakkınızda (ey müminler, uzaktan) haber almayı tercih ederlerdi; aranızda bulunsalar bile, (sizin yanınızda) savaşır görünmekten başka bir şey yapmazlardı.
Mustafa İslamoğlu = Onlar, müttefiklerin (gerçekte) ayrılmadığını sanıyorlar; ama eğer müttefikler dönüp gelecek olsalar, bu kez de onlar çölde bedeviler arasına karışıp haberlerinizi (uzaktan) almayı tercih edecek kadar (sıvışmayı) isterler; hoş, eğer aranızda bulunmuş olsalardı da, göstermelik bir iki hareket dışında asla savaşmayacaklardı.
Ömer Nasuhi Bilmen = Sanırlar ki, (düşman) orduları gitmemiştir. Ve eğer ordular gelecek olsa arzu ederlerdi ki çölde bedeviler içinde bulunup size ait haberleri soruversinler. Ve eğer sizin aranızda bulunacak olsalar, pek azdan başka mukatelede bulunmazlar.
Ömer Öngüt = Onlar Ahzab'ın (düşman birliklerinin) gitmediklerini sanıyorlardı. Düşman birlikleri tekrar gelmiş olsalardı, isterler ki çöllerde bedevilerin yanında bulunsunlar da sizin haberlerinizi sorsunlar. Zaten aranızda bulunsalardı, pek az savaşırlardı.
Şaban Piriş = Bunlar, düşman birliklerinin gitmediklerini sanıyorlar, Eğer, birlikler yeniden gelse, bedevi arapların arasına kaçıp, sizinle ilgili haberleri onlardan sormak isterler. Zaten sizin içinizde olsalar bile çok azı dışında savaşmazlardı.
Sadık Türkmen = Düşman birliklerinin gitmediğini sanıyorlar. Düşman birlikleri (bir daha) gelecek olsa, isterler ki; (çölde) bedevilerin arasında bulunsunlar da, size dair haberleri (gidip gelenlerden) sorsunlar. İçinizde bulunsalardı da pek az savaşırlardı.
Seyyid Kutub = Bunlar, düşman birliklerinin (Medine'den) gitmediklerini sanıyorlardı. Bu birlikler tekrar gelmiş olsalardı, kendilerini çölde bedevilerin yanında bulunup, sadece sizin haberlerini sormayı dilerlerdi. İçinizde olsalardı, pek azı savaşırlardı.
Suat Yıldırım = Münafıklar birleşik kuvvetlerin çekilip gitmediklerini sanıyorlardı.Şayet birleşik kuvvetler tekrar gelecek olsa, çok isterler ki çöldeki göçebeler içinde bulunsunlar da sizin savaşınız hakkındaki haberleri uzaktan sorsunlar. Esasen, yanınızda bulunsalardı dahi, onlardan pek azı savaşırlardı.
Süleyman Ateş = (Korkaklıklarından ötürü düşman) Orduların(ın Medine'den) gitmediklerini sanıyorlardı. Eğer o ordular (ikinci kez) gelseler, bunlar çölde bedevi Araplar arasında bulunmayı, sizin haberlerinizi (başınıza gelecek olayları) oradan sorup öğrenmeyi arzu ederlerdi. İçinizde bulunsalardı dahi pek az dövüşürlerdi.
Tefhim-ul Kuran = Onlar (münafıklar, düşman) birliklerinin gitmediklerini sanıyorlardı. Eğer (askeri) birlikler gelecek olsa, çölde bedevi araplar arasında olup sizin haberlerinizi (oradan) sormayı cidden arzu ediyorlardı. Fakat içinizde olsalardı ancak pek az savaşırlardı.
Ümit Şimşek = Onlar, düşman topluluklarının hiç gitmeyeceklerini sanıyorlardı. Düşman topluluklarının tekrar gelmeleri halinde onlar çölde, bedevîler arasında bulunup da sizin haberlerinizi uzaktan uzağa almak isterler. Gerçi sizin aranızda bulunsalar da pek azı dışında savaşan olmaz.
Yaşar Nuri Öztürk = Düşman hiziplerin gitmediğini sanıyorlar. Düşman hizipler gelecek olsalar, bunlar isterler ki, bedevî araplar içinde bulunsunlar da sizinle ilgili haberleri sorsunlar. Şayet içinizde bulunsalardı, pek azı müstesna, savaşmayacaklardı.
İskender Ali Mihr = Onlar (münafıklar), birliklerin (düşman birliklerinin) gitmediğini sanıyorlar. Eğer birlikler gelseler, Arapların arasında olup (arasına karışıp), sizin haberlerinizi sormak isterlerdi. Ve şâyet sizin aranızda olsalardı, pek azı hariç, savaşmazlardı.
İlyas Yorulmaz = (İkiyüzlüler) Savaş için ittifak yapanların gitmediklerini zannediyorlardı. İttifak edenler (savaş meydanına) geldiklerinde, (o ikiyüzlüler) savaştan uzak çölde, bedevilerin arasında olmayı ve sizinle ilgili haberleri oralardan almayı isterlerdi. Zaten onlar savaşırken sizin içinizde olsalardı, pek azı hariç, sizinle birlikte savaşmazlardı (kaçarlardı).