وَالطَّيْرَ مَحْشُورَةً كُلٌّ لَّهُ أَوَّابٌ
Vet tayra mahşûraten, kullun lehû evvâb(evvâbun).
ve et tayre | : ve kuşlar |
mahşûreten | : birarada toplanmış |
kullun | : hepsi |
lehû | : ona |
evvâbun | : evvab, yönelen, sığınan |
Diyanet İşleri = (18-19) Kendisiyle birlikte tesbih etsinler diye biz, dağları ve toplanıp gelen kuşları Dâvûd’un emrine verdik. Onların her biri Allah’a yönelmişlerdi.
Abdulbaki Gölpınarlı = Ve kuşlar da toplanmıştı, hepsi de ona itâat ederdi.
Abdullah Parlıyan = Her taraftan toplanıp gelen kuşları da, O'na boyun eğdirmiştik. Hepsi O'nun nağmesine katılır, beraberce Allah'ı tesbih ederlerdi.
Adem Uğur = Kuşları da toplu halde onun emri altına vermiştik. Hepsi de ona uyarak zikir ve tesbih ederlerdi.
Ahmed Hulusi = Toplanmış kuşları da (kendisine iman etmiş kimseler). . . Hepsi Ona evvab (hakikatini yaşayan) idi.
Ahmet Tekin = Toplu halde kuşları da onun emrine verdik. Hepsi de Dâvûd’a uyarak zikir ve tesbih ederlerdi.
Ahmet Varol = Toplanıp gelen kuşları da. Hepsi ona dönerlerdi. [3]
Ali Bulaç = Ve toplanıp gelen kuşları da. Hepsi onunla (Allah'ı tesbih etmede uyum içinde) yönelip dönmekte olanlar idi.
Ali Fikri Yavuz = Kuşları da toplu olarak onun emrine bağlı kıldık. (Dağlardan ve kuşlardan) her biri onun tesbihi sebebiyle devamlı tesbih ediyordu.
Ali Ünal = Ve onun için toplanan kuşları da. Hepsi tesbih için Allah’a yönelirdi.
Bayraktar Bayraklı = Kuşları da onun emrine topladık. Hepsi Allah'a yönelmektedirler.
Bekir Sadak = (18-19) Dogrusu Biz, aksam sabah onunla beraber tesbih eden daglari, kuslari da toplu halde onun buyrugu altina vermistik. Herbiri ona yonelmekteydi.
Celal Yıldırım = Kuşları da toplu halde ona boyun eğdirdik. Hepsi de ona yönelip uyum içinde bulunurlardı.
Cemal Külünkoğlu = Kuşları da toplu olarak onun emrine vermiştik. Hepsi de onun ahengine katılır, onunla beraber zikrederlerdi.
Diyanet İşleri (eski) = (18-19) Doğrusu Biz, akşam sabah onunla beraber tesbih eden dağları, kuşları da toplu halde onun buyruğu altına vermiştik. Her biri ona yönelmekteydi.
Diyanet Vakfi = (18-19) Doğrusu biz akşam sabah onunla beraber tesbih eden dağları, toplu halde kuşları onun emri altına vermiştik. Hepsi O'na yönelmiştir.
Edip Yüksel = Kuşlar da toplanmıştı; hepsi onun buyruğunu izlerdi.
Elmalılı Hamdi Yazır = Kuşları da toplu olarak, hepsi onun için terci' yapar (evvab) idi
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Kuşları da toplu olarak (onun emrine vermiştik). Hepsi onun için terci yapardı (ona uyarak ahenkle içli zikir ve tesbih ederlerdi).
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Kuşları da toplu olarak onun emrine vermiştik. Hepsi de ona uyarak zikir ve tesbih ederlerdi.
Gültekin Onan = Ve toplanıp gelen kuşları da. Onların hepsi [Tanrı'yı tesbih etmede uyum içinde] yönelip dönmekte (evvab) idiler.
Harun Yıldırım = Kuşları da toplu halde onun emri altına vermiştik. Hepsi de ona uyarak zikir ve tesbih ederlerdi.
Hasan Basri Çantay = (Her yandan ona doğru) toplanıb gelen kuşları da (kendisine râm etdik). (Gerek o dağlardan, gerek bu kuşlardan) herbiri (itaatle ona) dönücü idi.
Hayrat Neşriyat = Kuşları da toplanmış olarak (ona itâat ettirdik)! Hepsi onun (zikrine katılmak) için dönüp gelici idiler.
İbni Kesir = Kuşları da toplu olarak. Her biri ona yönelmişti.
Kadri Çelik = Toplanmış kuşları da (Davud'a ram kıldık). Hepsi de (Allah'ı tesbihte) ona (Davud'a) dönüp yönelirlerdi (ona uyarak tesbih ederlerdi).
Muhammed Esed = ve (aynı şekilde) bölük bölük kuşları da. Bunlar (hep birlikte) O'na, (kendilerini yaratmış olana,) tekrar tekrar yönelirlerdi.
Mustafa İslamoğlu = katar katar dizilmiş kuşlar da: bunların hepsi her daim O'na yönelmişlerdi!
Ömer Nasuhi Bilmen = Toplu halde kuşları da onun emrine verdik. Hepsi de Dâvûd’a uyarak zikir ve tesbih ederlerdi.
Ömer Öngüt = Kuşları da toplu halde ona boyun eğdirdik. Her biri ona yönelmekteydi.
Şaban Piriş = Bütün kuşları da... Hepsi de ona hizmet ediyorlardı.
Sadık Türkmen = Kuşları da toplu olarak onun emrine bağlı kıldık. (Dağlardan ve kuşlardan) her biri onun tesbihi sebebiyle devamlı tesbih ediyordu.
Seyyid Kutub = Ve onun için toplanan kuşları da. Hepsi tesbih için Allah’a yönelirdi.
Suat Yıldırım = (18-19) Biz sabah akşam kendisiyle zikir ve ibadet etmeleri için dağları, toplu haldeki kuşları onun hizmetine vermiştik. Her biri onun âhengine katılır, beraber zikrederlerdi.
Süleyman Ateş = (18-19) Dogrusu Biz, aksam sabah onunla beraber tesbih eden daglari, kuslari da toplu halde onun buyrugu altina vermistik. Herbiri ona yonelmekteydi.
Tefhim-ul Kuran = Ve toplanıp gelen kuşları da. Hepsi de onunla (Allah'ı tesbih etmede uyum içinde) yönelip dönmekte olanlar idi.
Ümit Şimşek = Kuşları da toplu halde onun emrine vermiştik; hepsi birden ona yönelirdi.
Yaşar Nuri Öztürk = Kuşlar da toplu halde onunla beraberdi. Hepsi, onun tespih nağmelerine katılırdı.
İskender Ali Mihr = Ve kuşları da birarada toplanmış olarak (ona musahhar kıldık). Onların hepsi, ona evvab idiler (yönelmişlerdi ve sığınmışlardı).
İlyas Yorulmaz = Ve bir araya toplanmış kuşlar, hepside Rablerine isteyerek yönelirlerdi.