مَا زَاغَ الْبَصَرُ وَمَا طَغَى
Mâ zâgal basaru ve mâ tegâ.
mâ zâga | : kaymadı |
el basaru | : bakış |
ve mâ tagâ | : ve haddi aşmadı |
Diyanet İşleri = Göz (gördüğünden) şaşmadı ve (onu) aşmadı.
Abdulbaki Gölpınarlı = Gözü, ne kaydı, ne haddini aştı.
Abdullah Parlıyan = Dikkat edin! O peygamberin gözü ne kaydı, ne de başka yöne çevrildi.
Adem Uğur = Gözü kaymadı ve sınırı aşmadı.
Ahmed Hulusi = Görüşü ne kaydı (gayrı kavramına); ne de haddi aştı (hakikati müşahededen dolayı tanrılık davasına düşüp, Firavunlaştı)!
Ahmet Tekin = Melekler âlemini görürken, aklı ve gözü sorumluluğunun ötesine kaymadı ve edep sınırını aşmadı.
Ahmet Varol = Göz kaymadı ve (sınırı) aşmadı da.
Ali Bulaç = Göz kayıp şaşmadı ve (sınırı) aşmadı.
Ali Fikri Yavuz = (Hz. Peygamber Aleyhisselâm gördüğü ahvali tam gördü de) göz ne kaydı, ne de aştı.
Ali Ünal = Rasûl’ün gözü başka yana kaymadı (ki, gördüğünü yanlış görmüş olsun), görebileceğinin ötesine yönelmedi (ki, bir illüzyon görmüş olsun).
Bayraktar Bayraklı = (11-18) Kalp gördüğünü yalanlamadı. O'nun gördükleri hakkında onunla tartışıyor musunuz? Andolsun ki Cebrail'i bir başka inişte de görmüştü. Son sınır ağacı, sidretü'l-müntehâ yanında. O ağacın yanında Me'vâ cenneti vardır. Sidre'yi neler kaplamıştı neler! Ne gözü kaydı ne de belirlenen sınırı aştı. Andolsun ki Rabbinin en büyük âyetlerinden bir kısmını gördü.
Bekir Sadak = Gozu oradan ne kaydi ve ne de onu asti.
Celal Yıldırım = Göz, ne kaydı, ne de şaştı.
Cemal Külünkoğlu = (Peygamberin) gözü (gördüğünden) kayıp şaşmadı ve (sınırı) aşmadı.
Diyanet İşleri (eski) = Gözü oradan ne kaydı ve ne de onu aştı.
Diyanet Vakfi = Gözü kaymadı ve sınırı aşmadı.
Edip Yüksel = Göz şaşmadı, sınırı da aşmadı.
Elmalılı Hamdi Yazır = Göz, ne şaştı ne aştı
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Göz ne şaştı, ne (de sınırı) aştı.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = (Peygamberin) gözü şaşmadı ve sınırı aşmadı.
Gültekin Onan = Göz kayıp şaşmadı ve (sınırı) aşmadı.
Harun Yıldırım = Göz kayıpşaşmadı ve aşmadı.
Hasan Basri Çantay = (Peygamberin) göz (ü, gördüğünden) ağmadı, (onu) aşmadı da.
Hayrat Neşriyat = (O haşmetli makamda Muhammed’in) göz(ü) ne kaydı, ne de haddini aştı.
İbni Kesir = Göz, ne şaştı ne aştı.
Kadri Çelik = Gözü kayıp şaşmadı ve taşkınlık etmedi.
Muhammed Esed = (Dikkat edin,) göz ne kaydı, ne de (başka yöne) çevrildi:
Mustafa İslamoğlu = Gönül gözü ne şaştı ve kamaştı, ne de haddi aştı:
Ömer Nasuhi Bilmen = (16-17) O vakit ki, Sidre'yi bürüyen bürüyordu. Göz ne çevrildi ve ne de tecavüz etti.
Ömer Öngüt = (Peygamber'in) gözü kaymadı ve aldanmadı.
Şaban Piriş = Göz, ne şaştı; ne aştı.
Sadık Türkmen = Göz ne kaydı, ne de sınırı aştı.
Seyyid Kutub = Muhammed'in gözü ne yana kaydı ve ne de öteye geçti
Suat Yıldırım = Peygamberin gözü kaymadı, şaşmadı, aşmadı da.
Süleyman Ateş = (Muhammed'in) Göz(ü) şaşmadı ve azmadı.
Tefhim-ul Kuran = Göz kayıp şaşmadı ve (sınırı) taşmadı.
Ümit Şimşek = Göz ne şaştı, ne haddinden aştı.
Yaşar Nuri Öztürk = Göz ne kayıp şaştı ne azıp haddi aştı.
İskender Ali Mihr = Bakış kaymadı ve haddi aşmadı.
İlyas Yorulmaz = Bundan dolayı gözü aldanmamış ve gördüğüne isyan etmemişti.