إِنَّمَا التَّوْبَةُ عَلَى اللّهِ لِلَّذِينَ يَعْمَلُونَ السُّوَءَ بِجَهَالَةٍ ثُمَّ يَتُوبُونَ مِن قَرِيبٍ فَأُوْلَئِكَ يَتُوبُ اللّهُ عَلَيْهِمْ وَكَانَ اللّهُ عَلِيماً حَكِيماً
İnnemât tevbetu alâllâhi lillezîne ya’melûnes sûe bi cehâletin summe yetûbûne min karîbin fe ulâike yetûbullâhu aleyhim. Ve kânallâhu alîmen hakîmâ(hakîmen).
innemâ | : fakat, ancak, sadece |
et tevbetu | : tövbe |
alâ allâhi | : Allah’a |
li ellezîne | : onlar için |
ya’melûne | : yaparlar |
es sûe | : kötülük |
bi cehâletin | : cahillik ile |
summe | : sonra |
yetûbûne | : tövbe ederler |
min karîbin | : yakın zaman, hemen |
fe ulâike | : işte onlar |
yetûbu | : tövbelerini kabul eder |
allâhu | : Allah |
aleyhim | : onlara |
ve kâne | : ve oldu, idi, ...dır |
allâhu | : Allah |
alîmen | : alim, en iyi bilen |
hakîmen | : hakîm, hüküm ve hikmet sahibi |
Diyanet İşleri = Allah katında (makbul) tövbe, ancak bilmeyerek günah işleyip sonra çok geçmeden tövbe edenlerin tövbesidir. İşte Allah, bunların tövbelerini kabul buyurur. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Abdulbaki Gölpınarlı = Şüphe yok ki Allah katında tövbe, ancak bilgisizlikle kötülükte bulunup sonra derhal tövbe edenlerin tövbesidir. Onlardır Allah'ın, tövbelerini kabul ettiği kişiler ve Allah, her şeyi bilir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Abdullah Parlıyan = Doğrusu Allah'ın tevbeleri kabul etmesi, ancak bilmeyerek kötülük işleyen ve sonra zaman geçirmeden tevbe edenlere mahsustur. Allah onlara rahmetiyle tekrar yönelecektir. Zira Allah herşeyi bilen ve yaptığı herşeyi yerli yerince yapandır.
Adem Uğur = Allah'ın kabul edeceği tevbe, ancak bilmeden kötülük edip de sonra tez elden tevbe edenlerin tevbesidir; işte Allah bunların tevbesini kabul eder; Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir.
Ahmed Hulusi = Allâh'ın kabul edeceği, cehalet nedeniyle yapılan kötülüğün fark edilmesi akabinde yapılan tövbedir. İşte Allâh, bunların tövbesini kabul eder. Allâh Aliym'dir, Hakiym'dir.
Ahmet Tekin = Allah’ın kabul edeceği tevbe, ancak bilmeyerek kusur işleyip de, sonra tezelden tevbe edenlerin, günah işlemekten vazgeçerek, kendisine itaate yönelenlerin tevbesidir. İşte Allah onların tevbesini kabul eder. Allah her şeyi bilir, hikmet sahibi ve hükümrandır.
Ahmet Varol = Allah'ın kabulünü üzerine aldığı tevbe, bilmeden bir kötülük işleyip de hemen ardından tevbe edenlerin tevbesidir. İşte onların tevbesini Allah kabul eder. Allah bilendir, hakimdir.
Ali Bulaç = Allah'ın (kabulünü) üzerine aldığı tevbe, ancak cehalet nedeniyle kötülük yapanların, sonra hemencecik tevbe edenlerin(kidir). İşte Allah, böylelerinin tevbelerini kabul eder. Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibi olandır.
Ali Fikri Yavuz = Ancak Allah’ın kabul edeceğini vaad buyurduğu tevbe, o kimseler içindir ki, bir cahillikle bir kabahat yaparlar da sonra çok geçmeden tevbe ederler, işte Allah bunların tevbelerini kabul buyurur. Allah ihlâsla tevbe edenleri hakkıyle bilicidir.
Ali Ünal = Allah’ın kabulünü va’d buyurduğu tevbe, kötülüğü bir an nefsine (öfkesine, şehvetine) mağlûp olarak veya yaptığının günah olduğunu henüz bilmeden işleyip, sonra da çabucak (veya yaptığının günah olduğunu öğrenir öğrenmez) hemen vazgeçerek Allah’a yönelenlerin tevbesidir. İşte tevbelerini Allah’ın kabul buyuracağı kimseler bunlardır. Allah, herkesin (niyetini, neyi niçin yaptığını) hakkıyla bilendir; tam hüküm ve hikmet sahibidir.
Bayraktar Bayraklı = Allah'ın kabul edeceği tövbe, ancak bilmeden kötülük edip de sonra tez elden tövbe edenlerin tövbesidir; işte Allah bunların tövbesini kabul eder; Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir.[72]
Bekir Sadak = Allah kotulugu bilmeyerek yapip da, hemen tevbe edenlerin tevbesini kabul etmeyi uzerine almistir. Allah iste onlarin tevbesini kabul eder. Allah Bilen'dir, Hakim olandir.
Celal Yıldırım = Allah'ın kabul edeceğini üzerine aldığı tevbe, bilmeyerek kötülük (günah) işledikten sonra çok geçmeden pişmanlık duyanların tevbesidir. İşte Allah bunların tevbesini kabul eder. Allah bilendir ve yegâne hikmet sahibidir.
Cemal Külünkoğlu = Allah'ın kabul edeceği tevbe, ancak bilmeden kötülük edip de sonra tez elden tevbe edenlerin tevbesidir. Allah onlara rahmetiyle tekrar yönelecektir. Zira Allah her şeyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Diyanet İşleri (eski) = Allah kötülüğü bilmeyerek yapıp da, hemen tevbe edenlerin tevbesini kabul etmeyi üzerine almıştır. Allah işte onların tevbesini kabul eder. Allah Bilen'dir, Hakim olandır.
Diyanet Vakfi = Allah'ın kabul edeceği tevbe, ancak bilmeden kötülük edip de sonra tez elden tevbe edenlerin tevbesidir; işte Allah bunların tevbesini kabul eder; Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir.
Edip Yüksel = Cahillik yüzünden bir kötülük işleyen ve hemen ardından tövbe edenlerin tövbesinin kabulu ALLAH'a aittir. ALLAH tövbelerini kabul eder. ALLAH Bilendir, Bilgedir.
Elmalılı Hamdi Yazır = Fakat Allahın kabulünü va'd buyurduğu tevbe o kimseler içindir ki bir cahillikle bir kabahat yaparlar da sonra çok geçmeden tevbe ederler, işte Allah bunların tevbelerini kabul buyurur ve Allah alîm, hakîm bulunuyor
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Fakat Allah'ın kabul edeceğine söz verdiği tevbe, bilmeden bir kabahat işleyip uzun süre geçmeden pişman olanların tevbesidir. İşte Allah, onların tevbelerini kabul eder, Allah bilendir, hikmet sahibidir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Ancak Allah'ın kabul etmesini vaad buyurduğu tevbe, o kimseler içindir ki, bilmeyerek günah işleyip hemen tevbe edenlerin tevbesidir. İşte Allah bunların tevbelerini kabul eder. Allah alîmdir hakîmdir. (Her şeyi bilendir, hikmet sahibidir).
Gültekin Onan = Tanrı'nın (kabulünü) üzerine aldığı tevbe, ancak cehalet nedeniyle kötülük yapanların, sonra hemencecik tevbe edenlerin(kidir). İşte Tanrı, böylelerinin tevbelerini kabul eder. Tanrı, bilendir, hüküm ve hikmet sahibi olandır.
Harun Yıldırım = Allah katında tevbe ancak cehalet sebebiyle kötülük işleyip sonra yakından tevbe edenler içindir. İşte onlar var ya Allah onların tevbelerini kabul eder. Şüphesiz Allah Alîm ve Hakim olandır.
Hasan Basri Çantay = Allah indinde (makbul olan) tevbe, kötülüğü ancak cahillik sebebiyle yapacakların, sonra da çarçabuk (vaz geçip) tevbe edecek olanların (tevbesi) dir. İşte Allahın, tevbelerini kabul edeceği kimseler bunlardır. Allah (herkesin içini dışını) hakkıyle bilendir, tam bir hüküm ve hikmet saahibidir.
Hayrat Neşriyat = Allah katında (makbûl olan) tevbe, ancak o kimselerin (tevbesi)dir ki, bilmeyerek günah işlerler, sonra da çok geçmeden tevbe ederler. İşte onlar var ya, Allah, onların tevbelerini kabûl eder. Çünki Allah, Alîm (hakkıyla bilen)dir, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır.
İbni Kesir = Allah için tevbe ancak, bilmeyerek kötülük yapıp da hemen tevbe edenlerin tevbesidir. İşte Allah, onların tevbesini kabul eder. Ve Alim, Hakim olandır.
Kadri Çelik = Allah'ın (kabulünü) üzerine aldığı tevbe, ancak cehalet nedeniyle kötülük yapanlar ve sonra da hemencecik tevbe edenler içindir. Allah işte bu durumda onların tevbesini kabul eder. Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir.
Muhammed Esed = Doğrusu, Allah'ın tevbeleri kabul etmesi, ancak bilmeyerek kötülük işleyen ve sonra, zaman geçirmeden tevbe edenlere mahsustur. Allah onlara rahmetiyle tekrar yönelecektir, zira Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir.
Mustafa İslamoğlu = Doğrusu, Allah katında kabul gören tevbe, yalnızca bir cahillik ederek kötülük işleyen ve sonra vakit geçirmeden Allah'a yönelenlere mahsustur. İşte Allah da onları affa yöneltecektir; zira Allah her şeyi bilendir, her hükmünde tam isabet edendir.
Ömer Nasuhi Bilmen = Tevbe indallah ancak o kimseler içindir ki, bir cehaletle bir kötülüğü işlerler de az sonra tövbekar olurlar. İşte onlar için Allah Teâlâ tevbeyi kabul buyurur. Ve Allah Teâlâ alîmdir, hakîmdir.
Ömer Öngüt = Allah katında makbul tevbe; kötülüğü ancak câhillik sebebiyle yapanların, sonra da çarçabuk vazgeçip tevbe edenlerin tevbesidir. İşte Allah onların tevbesini kabul eder. Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir.
Şaban Piriş = Allah’ın kabul ettiği tevbe yalnızca; cahillikle/bilmeyerek günah işleyenin hemen ardından yaptığı tevbedir. Allah, her şeyi bilen ve hikmetle yapandır.
Sadık Türkmen = Allah katında tövbe; ancak bilmeyerek günah işleyip, sonra tövbe edenlerin tövbesidir. İşte Allah bunların tövbelerini kabul buyurur. Allah bilen ve doğru hüküm/karar verendir.
Seyyid Kutub = Allah, kötülüğü bilmeyerek işleyip de fazla geç kalmaksızın tevbe edenlerin tevbelerini kabul edeceğini vaad etmiştir. Hiç kuşkusuz Allah herşeyi bilir ve hikmet sahibidir.
Suat Yıldırım = Allah’ın kabulünü vaad buyurduğu tövbe, kötülüğü ancak cahillik sebebiyle işleyip, sonra da çabucak vazgeçerek günahtan dönüş yapacak olanların tövbesidir. İşte Allah’ın, tövbelerini kabul edeceği kimseler bunlardır. Allah alîm ve hakîmdir (herkesin içini dışını hakkıyla bilir, tam hüküm ve hikmet sahibidir).
Süleyman Ateş = Allah'a göre, şu kimselerin tevbesi makbuldür ki, câhillikle bir kötülük yapıp hemen ardından dönerler. İşte Allâh onların tevbesini kabul eder. Allâh bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir.
Tefhim-ul Kuran = Allah'ın (kabulünü) üzerine aldığı tevbe, ancak cehalet nedeniyle kötülük yapanların, sonra hemencecik tevbe edenlerin(kidir) . İşte Allah, böylelerinin tevbelerini kabul eder. Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibi olandır.
Ümit Şimşek = Allah katında makbul tevbe, bir cahillik edip de günah işleyen, sonra çok geçmeden pişman olup bundan dönen kimsenin tevbesidir. İşte onlar, tevbelerini Allah'ın kabul edeceği kimselerdir. Allah ise herşeyi bilir, her işi hikmetle yapar.
Yaşar Nuri Öztürk = Allah'ın, kabulünü üstlendiği tövbe, bilgisizlikle kötülük işleyip de çok geçmeden tövbe edenler içindir. Allah, işte böylelerinin tövbesini kabul eder. Allah Alîm'dir, Hakîm'dir.
İskender Ali Mihr = Fakat Allah’ın kabul edeceği tövbe, cahillik ile bir kötülük yapıp sonra, hemen tövbe edenler içindir ki, işte onlar, Allah’ın, tövbelerini kabul ettiği kimselerdir. Ve Allah Alîm’dir, Hakîm’dir.
İlyas Yorulmaz = Bilmeden (cehaletle) bir kötülük yapan bir kimsenin, yalnızca Allah’a tövbe etmesi gerekir. Sonra, en yakın zamanda bu kötülükleri yapmaktan vazgeçerler. İşte böyle davrananlara da Allah ceza vermekten vazgeçer. Allah her şeyi bilen ve her şeyin hükmünü en güzel verendir.