وَإِذْ قِيلَ لَهُمُ اسْكُنُواْ هَذِهِ الْقَرْيَةَ وَكُلُواْ مِنْهَا حَيْثُ شِئْتُمْ وَقُولُواْ حِطَّةٌ وَادْخُلُواْ الْبَابَ سُجَّدًا نَّغْفِرْ لَكُمْ خَطِيئَاتِكُمْ سَنَزِيدُ الْمُحْسِنِينَ
Ve iz kîle lehumuskunû hâzihil karyete ve kulû minhâ haysu şi’tum ve kûlû hıttatun vedhulûl bâbe succeden nagfir lekum hatîâtikum se nezîdul muhsinîn(muhsinîne).
ve iz kîle lehum | : ve onlara ... denilmişti |
uskunû | : oturun, yerleşin |
hâzihi el karyete | : bu şehir |
ve kulû | : ve yeyin |
min-hâ | : ondan |
haysu | : neresi, nereden, o yerden |
şi’tum | : dilediğiniz, istediğiniz |
ve kûlû | : ve deyin, söyleyin |
hıttatun | : af dileyerek |
ve udhulû el bâbe | : ve kapıdan girin (dahil olun) |
succeden | : secde ederek |
nagfir-lekum | : biz sizi mağfiret edelim |
hatîâti-kum | : sizin hatalarınızı |
se nezîdu el muhsinîne | : muhsinlere arttıracağız |
Diyanet İşleri = O zaman onlara denilmişti ki: “Şu memlekete yerleşin. Orada dilediğiniz gibi yiyin ve ‘Hıtta (Ya Rabbi, bizi affet)’ deyin. Kentin kapısından eğilerek tevazu ile girin ki biz de sizin hatalarınızı bağışlayalım. İyilik edenlere daha da fazlasını vereceğiz.”
Abdulbaki Gölpınarlı = Hani o zaman onlara, bu şehirde yerleşin ve dilediğiniz yerde dilediğiniz şeyi yiyin ve bu makam, suçların döküldüğü makamdır deyin, kapıdan yerlere kapanırcasına eğilerek girin de suçlarınızı örtelim, iyi hareket edenlerin mükâfatını daha da fazlasıyla verelim denmişti.
Abdullah Parlıyan = Ey İsrailoğulları! Hani size şöyle dendiği zamanı hatırlayın: “Bu ülkede yerleşin ve oranın tüm ürünlerinden dilediğiniz gibi yararlanın ve bunu yaparken: Bizden günahlarımızın yükünü kaldır, diye niyaz edin; ve alçak gönüllü olarak şehrin kapısından girin ki, böylelikle sizin günahlarınızı bağışlayalım ve iyilik yapanları kat kat ödüllendirelim.”
Adem Uğur = Onlara denildi ki: Şu şehirde (Kudüs'te) yerleşin, ondan (nimetlerinden) dilediğiniz gibi yeyin, "bağışlanmak istiyoruz" deyin ve kapıdan eğilerek girin ki hatalarınızı bağışlayalım. İyilik yapanlara ileride ihsanımızı daha da artıracağız.
Ahmed Hulusi = Hani onlara: "Şu şehirde yerleşin. . . Ondan istediğiniz yerden yeyin. 'Mağfiret et', deyin ve kapısından secdenin anlamını yaşayarak girin ki, hatalarınızı sizin için mağfiret edelim. . . Muhsinlere daha da ziyade edeceğiz" denildi.
Ahmet Tekin = Hani onlara:'Şu şehire, Kudüs’e yerleşin. Orada Allah’ın sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak iradesinin tecellisi içinde dilediğiniz yerlerde yeyin. Bağışlanmak istiyoruz deyin. Kapılardan, şehrin giriş noktalarından saygıyla birlikte secde ederek girin ki, hatalarınızı bağışlayalım. İyiliği, iyi niyetleri, dinin, ahlâkın ve kamu vicdanının emirlerini, devamlı davranışlarına, ilişkilerine, görevlerine, hayatlarına yansıtan, samimiyetle ibadet eden, aktif olarak iyiliğe, iyi uygulamaya, iyileştirmeye örnek olan, işlerinde mükemmellik, dürüstlük ve başarı için dikkat harcayan, hayırlı icraatlar, kalıcı hizmetler yapan mü’minlere nimetlerimizi daha da artıracağız.' denilmişti.
Ahmet Varol = Onlara: 'Şu şehirde oturun, orada istediğiniz yerden yiyin, 'bağışlanma diliyoruz (:hitta)' deyin ve secde ederek kapıdan girin ki biz de hatalarınızı bağışlayalım. İyilik edenlere ise daha fazlasını vereceğiz' denilmişti.
Ali Bulaç = Onlara: "Bu şehirde oturun, ondan istediğiniz yerden yeyin, 'dileğimiz bağışlanmadır' deyin ve kapısından secde ederek girin, (biz de) hatalarınızı bağışlayalım. İyilik yapanların (armağanlarını) arttıracağız" denildiğinde,
Ali Fikri Yavuz = O vakit onlara (İsrailoğullarına) şöyle denilmişti; “- Şu şehirde (Beytü’l-Makdis’de) yerleşin ve onun mahsüllerinden dilediğinizi yeyin; günahlarımızı bağışla, diye dua edin. O şehrin kapısından, Allah’a şükr için secde ederek girin ki, size suçlarınızı bağışlayalım. İyilik edenlere ileride ziyadesini vereceğiz.”
Ali Ünal = Bir vakit de (çölde dolaşıp dururlarken onları nihayet bir beldeye yönlendirdik) ve kendilerine şöyle buyurduk: “Bu beldeye yerleşin ve oradan dilediğiniz şekilde yiyin, için. Dua edin, mağfiret dilenin, sadakat gösterin ve beldenin kapısından âdeta secde halinde, mütevazı ve emirlerimize boyun eğmiş olarak girin (katiyen aşırılık, taşkınlık ve bozgunculuğa düşmeyin ve şımarmayın); Biz de hatalarınızı, sürçmelerinizi bağışlayalım.” İyilikten başka bir şey düşünmeyen ve Bizi görüyormuşçasına, en azından Bizim kendilerini gördüğümüzün şuuru içinde davrananlara ise mükâfatlarını arttıracağız.
Bayraktar Bayraklı = Hani onlara denildi ki: “Bu ülkede yerleşiniz ve oranın ürünlerinden dilediğiniz gibi yararlanınız ve bunu yaparken ‘Bizden günahlarımızın yükünü kaldır' diye niyaz ediniz! Saygıda bulunarak kapıdan giriniz ki, sizin günahlarınızı bağışlayalım. İyilik yapanları kat kat ödüllendireceğiz.”
Bekir Sadak = Onlara: «su sehirde oturun, diledigniz gibi yiyip icin, «affet!» deyin ve secde ederek kapisindan girin; Biz de yanilmalarinizi bagislariz. Iyi davrananlara daha da artiracagiz» denmisti.
Celal Yıldırım = Bir zaman onlara : Şu kasabaya yerleşin ve dilediğiniz yerde dilediğiniz gibi yiyin ; «günahlarımızı ve ağırlıklarımızı kaldırıp at!» deyin ve kapıdan eğilerek tevazu ile girin ki, hatâlarınızı bağışlayalım, denildi. İyilik edenlere mükâfatlarını artıracağız.
Cemal Külünkoğlu = Hani onlara denmişti ki: “Şu kasabada (Kudüs ya da Eriha'da) oturunuz, orada ne isterseniz yiyiniz, kasabanın kapısından girerken, başlarınızı eğerek (hürmet ve tevazu ile) girin ve ‘bağışla bizi' deyiniz ki, günahlarınızı bağışlayalım ve iyilik edenlerin mükâfatını artıralım.”
Diyanet İşleri (eski) = Onlara: 'Şu şehirde oturun, dilediğiniz gibi yiyip için, 'affet!' deyin ve secde ederek kapısından girin; Biz de yanılmalarınızı bağışlarız. İyi davrananlara daha da artıracağız' denmişti.
Diyanet Vakfi = Onlara denildi ki: Şu şehirde (Kudüs'te) yerleşin, ondan (nimetlerinden) dilediğiniz gibi yeyin, «bağışlanmak istiyoruz» deyin ve kapıdan eğilerek girin ki hatalarınızı bağışlayalım. İyilik yapanlara ileride ihsanımızı daha da artıracağız.
Edip Yüksel = Hatırla ki kendilerine, 'Bu şehirde oturun, oradan dilediğiniz gibi yiyin, dostça konuşun ve kapıdan alçak gönüllü olarak girin ki hatalarınızı bağışlayalım. İyilik yapanlara fazlasını vereceğiz,' denildiğinde,
Elmalılı Hamdi Yazır = Ve o vakit onlara denilmişti ki şu şehre sakin olun ve ondan dilediğiniz yerde yeyin ve «hıtta» deyin ve secde ederek kapıya girin ki size suçlarınızı bağışlayalım, muhsinlere ilerde ziyadesini vereceğiz
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Ve o vakit onlara denilmişti ki: «Şu şehre yerleşin ve orada dilediğiniz yerde yiyin, «Bağışla bizi!» deyin ve secde ederek kapıya girin ki size suçlarınızı bağışlayalım, iyilere ileride daha fazlasını vereceğiz.»
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Ve o vakit onlara denilmişti ki; Şu şehre yerleşin ve orada dilediğiniz şeylerden yiyin, «hitta» (günahlarımızı bağışla.) deyin ve secde ederek kapısından girin ki, suçlarınızı bağışlayalım. İyilere nimetlerimizi daha da arttıracağız.
Gültekin Onan = Onlara: "Bu şehirde oturun, ondan istediğiniz yerden yiyin, 'dileğimiz bağışlanmadır' deyin ve kapısından secde ederek girin, (biz de) hatalarınızı bağışlayalım. İyilik yapanların (armağanlarını) arttıracağız" denildiğinde,
Harun Yıldırım = Hani onlara: “Bu şehirde yerleşin ve orada dilediğiniz yerden yiyin de hıtta: bağışlanma dileriz deyin ve kapısından secde ederek girin ki günahlarınızı bağışlayalım. Biz iyilik yapanlara daha da artıracağız!” demiştik.
Hasan Basri Çantay = O zaman onlara: «Şu şehirde yerleşin. Onun dilediğiniz yerinden yeyin. «Hıtta» deyin. Kapısından hepiniz secde edici olarak girin ki suçlarınızı yarlığayalım. İyi hareket edenlere ileride daha fazlasıyle vereceğiz» denilmişdi.
Hayrat Neşriyat = Bir zaman onlara şöyle denilmişti: 'Şu şehre (Kudüs’e) yerleşin; ondan dilediğiniz yerde yiyin; ' حِطَّةٌ (Yâ Rab! Bizi affet!)’ deyin ve kapıdan secde eden (hürmetle eğilen)kimseler olarak girin ki sizin hatâlarınızı bağışlayalım. (Bu bağışlamadan sonra) yakında iyilik edenlere (mükâfâtlarını) daha da artıracağız.'
İbni Kesir = Hani onlara denilmişti ki: Şu şehirde oturun, dilediğiniz gibi yeyin, için. «Affet» deyin ve kapısından secde ederek girin ki; yanılmalarınızı bağışlayalım. İhsan edenlere daha da arttıracağız.
Kadri Çelik = Hani onlara denilmişti ki: “Şu şehirde (Beyt'ul Mukaddes'te) oturun ve dilediğiniz gibi yiyin. “Günahlarımızı dök” deyin ve kapısından secde ederek girin. Biz de böylece hatalarınızı bağışlayalım. İhsan edenlere elbette daha da arttıracağız.”
Muhammed Esed = Hani, size şöyle dendiği zaman(ı hatırlayın): "Bu ülkede yerleşin ve oranın ürünlerinden dilediğiniz gibi yararlanın; ve (bunu yaparken) "Bizden günahlarımızın yükünü kaldır!" diye niyaz edin. Ve alçak gönüllülükle (şehrin) kapı(sın)dan girin; (ki, böylece) sizin günahlarınızı bağışlayalım (ve) iyilik yapanları kat kat ödüllendirelim!"
Mustafa İslamoğlu = Hani, bir zaman da onlara denilmişti ki: "Yerleşin şu ülkeye, oranın ürünlerinden dilediğiniz gibi yararlanın! Bir yandan da 'Bağışla!' diye yalvarın ve mahviyet içerisinde (kentin) kapısından girin; Biz de sizin hatalarınızı bağışlayalım ve sonunda güzel davrananları ödüllendirelim!"
Ömer Nasuhi Bilmen = Ve o vakti ki onlara denilmişti: «Şu beldede oturunuz. Ve ondan dilediğiniz yerde yeyiniz ve 'Hıtta' deyiniz ve secde eder olduğunuz halde kapıya giriniz ki, size hatalarınızı bağışlayalım, muhsin olanlara (mükâfaatlarını) elbette arttıracağızdır.»
Ömer Öngüt = Onlara denildi ki: “Şu şehirde oturun. Orada dilediğiniz gibi yiyin. 'Hıtta (bizi affet!)' deyin ve kapısından secde ederek girin ki, biz de hatalarınızı bağışlayalım. Biz iyilik edenlere daha da artıracağız. ”
Şaban Piriş = Onlara: -Bu ülkede oturun ve orada dilediğiniz yerden yiyin, “bağışla” diyerek kapıdan secde edip girin ki biz de sizi bağışlayalım. İyiler için daha fazlasını vereceğiz, denilmişti.
Sadık Türkmen = Hani onlara: “Şu kentte oturun ve ondan dilediğinizi yiyin. Ve ‘affet/bağışla!’ deyin. Secde/itaat edici olarak (kentin) kapı(sın)dan girin ki, (böylece) hatalarınızı bağışlayalım. İyilik yapanlara ise daha da artıracağız” denilmişti.
Seyyid Kutub = Hani onlara denmişti ki; «Şu kasabada oturunuz, orada ne isterseniz yiyiniz, kasabanın kapısından girerken, başlarınızı eğerek 'Bağışla bizi' deyiniz ki, günahlarınızı affedelim ve iyilik edenlerin mükâfatını arttıralım.»
Suat Yıldırım = O vakit onlara denildi ki: "Şu şehre (Kudüs’e) yerleşin, oranın ürünlerinden dilediğiniz şekilde yiyin, yararlanın, "Affet bizi ya Rebbenâ! (hıtta)" deyin ve şehrin kapısından tevazû ile eğilerek girin ki suçlarınızı bağışlayalım. İyi ve güzel davrananlara, ayrıca daha fazla mükâfatlar vereceğiz."
Süleyman Ateş = Onlara: "Şu kentte oturun. Orada dilediğiniz yerden yeyin, (Allah'a niyaz edip bizi) affet deyin ve secde ederek kapıdan girin ki hatâlarınızı bağışlayalım; biz iyilik edenlere daha fazlasını da vereceğiz." denildi.
Tefhim-ul Kuran = Onlara: «Bu şehirde oturun, ondan istediğiniz yerden yeyin, 'dileğimiz bağışlanmadır' deyin ve kapısından secde ederek girin, (biz de) hatalarınızı bağışlayalım. İyilik yapanların (armağanlarını) arttıracağız» denildiğinde,
Ümit Şimşek = Bir de 'Şu beldede yerleşin ve orada dilediğiniz yerde yiyip için,' dedik. 'Yalnız, 'Hıtta' deyip kapıdan secde ederek girin ki hatâlarınızı bağışlayalım. İyilik yapanları ise, ziyadesiyle ödüllendireceğiz.'
Yaşar Nuri Öztürk = Onlara şöyle denildi: Şu kentte oturun, orada istediğiniz yerden yiyin. 'Affet' diye yalvarın; kapıdan da secde ederek girin ki, hatalarınızı bağışlayalım. Güzel düşünüp güzel iş yapanlara daha fazlasını da vereceğiz.
İskender Ali Mihr = Ve onlara: “Bu şehirde yerleşin ve ondan dilediğiniz yerden yeyin, af dilediğinizi söyleyin ve kapıdan secde ederek girin.” denilmişti. “Sizin hatalarınızı mağfiret edelim ve muhsinlere daha da arttıralım.”
İlyas Yorulmaz = Onlara şu kasabaya yerleşip oturun, orada dilediğiniz şeylerden yiyin, “Rabbimiz! Bize yardım indir” deyin ve şehrin kapısından Rabbinize secde ederek girin. O zaman bizde sizin hatalarınızı bağışlarız. Biz iyilik yapanların karşılıklarını artırırız.