آخِذِينَ مَا آتَاهُمْ رَبُّهُمْ إِنَّهُمْ كَانُوا قَبْلَ ذَلِكَ مُحْسِنِينَ
Âhizîne mâ âtâhum rabbuhum, innehum kânû kable zâlike muhsinîn(muhsinîne).
Diyanet İşleri = (15-16) Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlar, Rablerinin kendilerine verdiği şeyleri alarak cennetlerde ve pınar başlarında bulunurlar. Şüphesiz onlar bundan önce iyilik yapan kimselerdi.
Abdulbaki Gölpınarlı = Alırlar Rablerinin, kendilerine verdiklerini; şüphe yok ki onlar, bundan önce, iyilik ederlerdi.
Abdullah Parlıyan = Rablerinin kendilerine verdiği tüm nimet ve ikramları, elde ederek huzurlu bir yaşantı içindedirler. Zaten onlar dünyada da iyilik ve güzelliği huy edinenlerdi.
Adem Uğur = Rablerinin kendilerine verdiğini alarak. Kuşkusuz onlar, bundan önce dünyada güzel davrananlardı.
Ahmed Hulusi = Rablerinin kendilerine verdiğini alıcılar olarak (içten dışa çıkış olarak)! Muhakkak ki onlar bundan önce muhsindiler.
Ahmet Tekin = Rablerinin, kendilerine verdiği nimetleri, imkânları alarak Cennetlerde otururlar. Çünkü onlar bundan önce de, iyiliği, iyi niyetleri, dinin, ahlâkın ve kamu vicdanının emirlerini, devamlı davranışlarına, ilişkilerine, görevlerine, hayatlarına yansıtan, samimiyetle ibadet eden, aktif olarak iyiliğe, iyi uygulamaya, iyileştirmeye örnek olan, işlerinde mükemmellik, dürüstlük ve başarı için dikkat harcayan, hayırlı icraatlar, kalıcı hizmetler yapan müslüman idareciler ve müslümanlardı.
Ahmet Varol = Rablerinin kendilerine verdiğini alarak. Çünkü onlar bundan önce iyilik edenlerdi.
Ali Bulaç = Rablerinin kendilerine verdiğini alanlar olarak. Çünkü onlar, bundan önce ihsanda (güzel davranışta) bulunanlardı.
Ali Fikri Yavuz = Rablerinin kendilerine verdiğinden razı oldukları halde... Doğrusu onlar, bundan önce güzel amel işliyenlerdi.
Ali Ünal = Rabbilerinin kendilerine bahşettiği mükâfatları alıp durmaktadırlar. Onlar, bundan önce (dünyada iken), Allah’ın kendilerini gördüğünün şuuru içinde iyiliğe kilitlenmiş kimselerdi.
Bayraktar Bayraklı = (15-16) Allah'ın emirlerine karşı gelmekten sakınanlar, Rablerinin kendilerine verdiğini alarak cennetlerde ve pınar başlarında bulunacaklar. Şüphesiz onlar, bundan önce dünyada güzel davrananlardı.
Bekir Sadak = (15-16) Dogrusu, Allah'a karsi gelmekten sakinanlar, Rablerinin kendilerine verdigini almis olarak bahcelerde ve pinar baslarindadirlar. Cunku onlar, bundan once iyi davrananlardi.
Celal Yıldırım = Rablarının kendilerine verdiğini alırlar. Günkü onlar, bundan önce iyiliği, güzelliği, yararlı olmayı huy edinenlerdi.
Cemal Külünkoğlu = (15-16) Ama (dünyada iken) Allah'a karşı sorumluluk bilinciyle yaşayanlar, kendilerini bahçeler ve pınarlar arasında bulurlar. Rablerinin, kendilerine verdiği her şeyden istedikleri gibi alırlar. Çünkü onlar bundan önce iyilik yapan, hayır işleyen kimselerdi.
Diyanet İşleri (eski) = (15-16) Doğrusu, Allah'a karşı gelmekten sakınanlar, Rablerinin kendilerine verdiğini almış olarak bahçelerde ve pınar başlarındadırlar. Çünkü onlar, bundan önce iyi davrananlardı.
Diyanet Vakfi = Rablerinin kendilerine verdiğini alırlar. Çünkü onlar, bundan önce ihsanda bulunanlardı.
Edip Yüksel = Rab'lerinin kendilerine verdiğini alırlar. Çünkü onlar bundan önce güzel davranıyorlardı.
Elmalılı Hamdi Yazır = (15-16) Şübhesiz ki takvâ sâhibleri, Rablerinin kendilerine verdiğini almış kimseler olarak, Cennetlerde ve pınar başlarındadırlar. Çünki onlar, bundan önce iyilik eden kimselerdi.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Rablerinin kendilerine verdiğini alarak. Çünkü onlar, bundan önce güzel davranmayı adet edinmışlerdi.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = (15-16) Şüphesiz ki takva sahipleri Rablerinin kendilerine verdiği sevabı almış olarak cennet bahçelerinde ve pınar başlarında bulunacaklardır. Çünkü onlar bundan önce iyilik yapıyorlardı.
Gültekin Onan = Rablerinin kendilerine verdiğini alanlar olarak. Çünkü onlar, bundan önce ihsanda (güzel davranışta) bulunanlardı.
Harun Yıldırım = Rablerinin kendilerine verdiğini alırlar. Çünkü onlar, bundan önce ihsanda bulunanlardı.
Hasan Basri Çantay = (15-16) Şübhesiz ki (fenâlıkdan) sakınanlar, Rablerinin kendilerine verdiği (sevabı) ahz (-ü kabul) etmiş (ve bundan raazî olmuş) olarak, cennetlerde, pınarlar (ın başların) dadırlar. Çünkü onlar bundan evvel iyi amel (ve hareket) edenlerdi.
Hayrat Neşriyat = (15-16) Şübhesiz ki takvâ sâhibleri, Rablerinin kendilerine verdiğini almış kimseler olarak, Cennetlerde ve pınar başlarındadırlar. Çünki onlar, bundan önce iyilik eden kimselerdi.
İbni Kesir = Rabblarının kendilerine verdiğini almış olarak. Zira onlar bundan önce de ihsan edenlerdendi.
Kadri Çelik = Rablerinin kendilerine verdiğini alıcılar olarak. Çünkü onlar, bundan önce ihsanda bulunanlardı.
Muhammed Esed = Rablerinin bağışlayacağı her şeyden istedikleri gibi yararlanarak; (çünkü) onlar geçmişte iyi şeyler yapan (insan)lardı;
Mustafa İslamoğlu = Rablerinin kendileri için takdir ettiğini (derin bir şükranla) alarak; çünkü onlar, zaten daha önce de iyilerdendi:
Ömer Nasuhi Bilmen = Rablerinin kendilerine verdiğini ahz edicilerdir. Muhakkak ki, onlar bundan evvel iyilik eden zâtlar olmuşlardır.
Ömer Öngüt = Rablerinin kendilerine verdiklerini alırlar. Çünkü onlar bundan önce dünyada güzel davranırlardı.
Şaban Piriş = Rab’lerinin kendilerine verdiklerini almışlardır, çünkü onlar bundan önce iyi kimseler idiler.
Sadık Türkmen = Rablerinin kendilerine verdiğini alırlar. Çünkü onlar bundan önce (dünyada) iyi davrananlar idiler.
Seyyid Kutub = Rab'lerinin, kendilerine verdiğini alırlar. Çünkü onlar bundan önce de güzel davranırlardı.
Suat Yıldırım = Rab’lerinin kendilerine verdiği mükâfatları almaktadırlar. Çünkü onlar, daha önce dünyada iyi davranan kimselerdi.
Süleyman Ateş = Rablerinin, kendilerine verdiğini alırlar. Çünkü onlar bundan önce güzel davranırlardı.
Tefhim-ul Kuran = Rablerinin kendilerine verdiğini alanlar olarak. Çünkü onlar, bundan önce ihsanda (güzel davranışta) bulunanlardı.
Ümit Şimşek = Rablerinin onlara verdiklerini almaktadırlar. Çünkü onlar daha önce iyiliği ilke edinmiş kimselerdi.
Yaşar Nuri Öztürk = Rablerinin kendilerine verdiğini almış kişiler olarak. Doğrusu, onlar bundan önce de iyilik ve güzellik sergilemekteydiler.
İskender Ali Mihr = Rab’lerinin onlara verdiği şeyi alanlar; muhakkak ki onlar, bundan önce muhsin olanlardır.
İlyas Yorulmaz = Rablerinin kendilerine verdiklerini (ikramları) alırlar. Cennete girmeden önce dünyada iken onlar güzel işler yapmışlardı.