الَّذِينَ يَتَّبِعُونَ الرَّسُولَ النَّبِيَّ الأُمِّيَّ الَّذِي يَجِدُونَهُ مَكْتُوبًا عِندَهُمْ فِي التَّوْرَاةِ وَالإِنْجِيلِ يَأْمُرُهُم بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَاهُمْ عَنِ الْمُنكَرِ وَيُحِلُّ لَهُمُ الطَّيِّبَاتِ وَيُحَرِّمُ عَلَيْهِمُ الْخَبَآئِثَ وَيَضَعُ عَنْهُمْ إِصْرَهُمْ وَالأَغْلاَلَ الَّتِي كَانَتْ عَلَيْهِمْ فَالَّذِينَ آمَنُواْ بِهِ وَعَزَّرُوهُ وَنَصَرُوهُ وَاتَّبَعُواْ النُّورَ الَّذِيَ أُنزِلَ مَعَهُ أُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
Ellezîne yettebiûner resûlen nebiyyel ummiyyellezî yecidûnehu mektûben indehum fît tevrâti vel incîli ye’muruhum bil ma’rûfi ve yenhâhum anil munkeri ve yuhıllu lehumut tayyibâti ve yuharrimu aleyhimul habâise ve yedau anhum ısrahum vel aglâlelletî kânet aleyhim, fellezîne âmenû bihî ve azzerûhu ve nasarûhu vettebeûn nûrellezî unzile meahu, ulâike humul muflihûn(muflihûne).
ellezîne | : o kimseler ki, onlar ki |
yettebiûne | : uyarlar, tâbî olurlar |
er resûle | : resûle, elçiye |
en nebiyye el ummiyye ellezî | : okuma yazma bilmeyen peygamber ki o |
yecidûne-hu | : onu bulurlar |
mektûben | : yazılı olarak |
inde-hum | : yanlarında |
fî et tevrâti | : Tevrat’ta |
ve el incîli | : ve İncil |
ye’muru-hum | : onlara emreder |
bi el ma’rûfi | : irfanla |
ve yenhâ-hum | : ve onlara yasaklar, onları nehyeder |
an el munkeri | : münkerden, kötülükten |
ve yuhıllu | : ve helâl kılar |
lehum et tayyibâti | : onlara temiz ve güzel olanları |
ve yuharrimu | : ve haram kılar |
aleyhim el habâise | : onlara, habis olan şeyleri (kötü ve pis olan şeyler) |
ve yedau | : ve kaldırır |
an-hum | : onlardan |
ısra-hum | : onların ağırlığını, zorluklarını, yüklerini |
ve el aglâle elletî | : ve zincirin halkaları ki o |
kânet | : oldu, olmuş olan (olan) |
aleyhim | : onların üzerinde |
fe ellezîne | : böylece o kimseler, onlar |
âmenû bi-hi | : ona inandılar, iman ettiler |
ve azzerû-hu | : ona saygı gösterdiler |
ve nasarû-hu | : ve ona yardım ettiler |
ve ittebeû en nûre ellezî | : ve o nura tâbî oldular ki o |
unzile | : indirildi |
mea-hu | : onunla birlikte, beraber |
ulâike | : işte onlar |
hum el muflihûne | : onlar felâha (kurtuluşa) erenlerdir |
Diyanet İşleri = Onlar, yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de yazılı buldukları Resûle, o ümmî peygambere uyan kimselerdir. O, onlara iyiliği emreder, onları kötülükten alıkoyar. Onlara iyi ve temiz şeyleri helâl, kötü ve pis şeyleri haram kılar. Üzerlerindeki ağır yükleri ve zincirleri kaldırır. Ona iman edenler, ona saygı gösterenler, ona yardım edenler ve ona indirilen nura (Kur’an’a) uyanlar var ya, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.
Abdulbaki Gölpınarlı = Onlar, öyle kişilerdir ki ellerindeki Tevrat'ta ve İncil'de de yazılmış olarak bulacakları şeriât sâhibi Ümmî Peygambere uyarlar ve o, onlara iyiliği emreder, kötülükten nehy eder onları ve temiz şeyleri onlara helâl etmededir, pis ve kötü şeyleri harâm etmede. Sırtlarındaki ağır yükleri indirmededir, bağlandıkları zincirleri kırmada. Artık ona inananlar, onu ululayanlar, ona yardım edenler ve ona indirilen ışığa uyanlardır kurtulanlar, muratlarına erenler.
Abdullah Parlıyan = Onlar ki, ellerindeki Tevrat'ta ve daha sonra da, İncil'de ismini ve sıfatını yazılı bulacakları elçinin, okuması yazması olmayan habercinin, izinden gidecekler. Ve o elçi ki, onlara yapılması doğru olanı buyurup, yanlış olanı yasaklayacak, yine onlara temiz ve hoş şeyleri helal, kötü ve çirkin şeyleri haram kılacak, onların sırtlarına vurulmuş yükü indirip, boyunlarına geçirilmiş zincirleri çözecek ve sonuç olarak ona inanan, onu yüce tutup destekleyen ve yücelerden bahşedilen ışığın ardına, O'nunla birlikte düşenler; işte böyleleri gerçek kurtuluşa ermiş kimseler olacaklardır.
Adem Uğur = Yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları o elçiye, o ümmî Peygamber'e uyanlar (var ya), işte o Peygamber onlara iyiliği emreder, onları kötülükten meneder, onlara temiz şeyleri helâl, pis şeyleri haram kılar. Ağırlıklarını ve üzerlerindeki zincirleri indirir. O Peygamber'e inanıp ona saygı gösteren, ona yardım eden ve onunla birlikte gönderilen nûr'a (Kur'an'a) uyanlar var ya, işte kurtuluşa erenler onlardır.
Ahmed Hulusi = Onlar ki ellerindeki Tevrat ve İncil'de belirtilmiş O Rasûl'e, Ümmî (asıl fıtratı bozulmamış - yaratıldığı saflık üzere) Nebi'ye tâbi olurlar. . . Onlara, Allâh'a göre olumlu olanları emreder ve olumsuz fiilleri yasaklar; onlara temiz şeyleri helal kılar; pis, çirkin şeyleri haram eder; onlardan sırtlarındaki ağır yükü (benliklerinin getirilerini) kaldırır ve üzerlerindeki zincirleri (yüzlerini Allâh'a döndürmelerini engelleyen tüm bağlarını) çözer. . . İşte O'na iman eden, O'na saygı gösteren (destekleyen), O'na yardım eden ve O'nunla birlikte inzâl olunan Nur'a (Kur'ân) tâbi olanlar var ya, işte onlardır kurtuluşa erenlerin ta kendileri!
Ahmet Tekin = Önlerindeki yazılı ve şifahî bilgileri, sünneti içeren Tevrat ve İncil’de adının yazılı olduğunu gördükleri Ümmî Rasule, Mekkeli, aslı nesli belli, öğrenim görmeyen, idraklerin ötesini kavrayabilen bütün insanlığın peygamberine, onun sünnetine tâbi olanlara O, iyiliği, meşrû olanı emreder, Kur’ân’ın ve sünnetin hükümlerini, İslâmî kurallarla örtüşen örfü, ilmî verileri, mü’minlerin tasvip ettiği, icrasında hayır gördüğü, planları, programları, âdaleti uygulayarak, kamu düzenini sağlar. Şeriatın suç saydığı ve haram kıldığı, kamu vicdanının tasvip etmediği, mü’minlerin icrasında hayır görmediği şeyleri, bunların savunuculuğunu, sözcülüğünü yasaklayarak, önleyici tedbirler alarak kamu güvenliğini temin eder, temiz, iyi ve sağlıklı şeyleri onlara helâl kılar; murdar, pis ve sağlıksız şeyleri de onlara haram kılar; omuzlarındaki ağır sorumlulukları, riayeti güç sınırlamaları, altından kalkılmaz katı hükümleri kaldırır, onları müsamahalı bir düzene kavuşturur. Onları baskılardan kurtarır, hürriyetlerine kavuşturur. İşte o peygambere iman edip, ona saygı gösterenler, onu destekleyenler, ona yardım edenler, onunla birlikte, indirilen nura, Kur’ân’a tâbi olanlar, işte onlar kurtuluşa, ebedî nimetlerle mutluluğa erenlerdir.
Ahmet Varol = Onlar, kendi yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de yazılı buldukları okuma yazma bilmeyen, kendilerine iyiliği emredip kötülükten sakındıran, temiz şeyleri onlara helal kılıp pis şeyleri haram eden, ağır yüklerini ve daha önce üzerlerinde bulunan bağları indiren o nebi peygambere iman ederler. Ona iman eden, saygı gösteren, yardımda bulunan ve onunla indirilmiş olan nura uyan kimseler işte onlar kurtuluşa erenlerdir.
Ali Bulaç = Onlar ki, yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de (geleceği) yazılı bulacakları ümmi haber getirici (Nebi) olan elçiye (Resul) uyarlar; o, onlara marufu (iyiliği) emrediyor, münkeri (kötülüğü) yasaklıyor, temiz şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılıyor ve onların ağır yüklerini, üzerlerindeki zincirleri indiriyor. Ona inananlar, destek olup savunanlar, yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nuru izleyenler; işte kurtuluşa erenler bunlardır.
Ali Fikri Yavuz = Onlar ki, yanlarında bulunan Tevrat ve İncil’de ismini yazılı buldukları ümmi Peygamber o Rasûle tâbi olurlar; o (Rasûl) kendilerine iyiliği emrediyor, onları fenalıktan alıkoyuyor; onlara (nefislerine) haram ettikleri temiz şeyleri halâl kılıyor, murdar şeyleri de üzerlerine haram kılıyor, onların ağır yüklerini, üzerlerindeki bağları indiriyor. Ve onlar ki, ona (Rasûle) iman ederler, kendisine tâzim ederler, ona yardım ederler ve kendisine indirilen (Kur’an’a) tâbi olurlar, işte bunlar kurtulanlardır.
Ali Ünal = Onlar ki, ellerinde bulunan Tevrat ve İncil’de bütün vasıflarıyla kaydedilmiş olduğunu gördükleri ümmî (okuyup yazmamış ve dolayısıyla yazılı kültürden uzak, zihni ve kalbi tamamen vahiyle şekillenmiş bulunan, Allah’tan insanlara elçi, insanlar katında ise) nebî o en büyük Rasûl’e (bütün emir ve yasaklarında) tâbi olurlar. O Rasûl, onlara iyilik, doğruluk ve güzelliği tebliğ ve emretmekte, kötülük, yanlışlık ve çirkinliği yasaklamakta; Allah’ın pak yaratıp pak saydığı bütün sağlıklı yiyecek ve içecekleri onlara helâl, murdar yaratıp murdar saydıklarını ise haram kılmakta ve sırtlarındaki (kendi şeriatlarından kalma) ağır yükü indirip, boyunlarına vurulmuş zincirleri çözmektedir. İşte, O’na bütün samimiyetleriyle iman etmiş bulunanlar, O’nu destekleyen, O’na yardım eden ve (risalet misyonuyla gönderilmesiyle birlikte) O’na indirilmeye başlayan Nûr’a (Kur’ân) tâbi olanlar: işte onlar, (hem dünyada hem de ve bilhassa Âhiret’te) gerçek kurtuluşa erenlerdir.
Bayraktar Bayraklı = Onlar ki, yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılmış bulacakları ümmî/annesinden doğduğu gibi saf peygambere uyarlar; peygamber onlara iyiliği emreder, kötülükten alıkoyar, güzel şeyleri onlara helâl kılar, pis şeyleri onlara yasaklar. Sırtlarındaki ağırlıklarını indirir, üzerlerindeki zincirleri kırıp atar. Ona inanan, onu destekleyen, ona yardım eden, onunla indirilen ışığa uyan kişiler, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.[142]
Bekir Sadak = (156-15) 7 «Bu dunyada ve ahirette bizim icin guzel olani yaz; biz Sana yoneldik» dedi. Allah : «Azabima diledigim kimseyi ugratirim, rahmetim herseyi kaplamistir; bunu Allah'a karsi gelmekten sakinanlara, zekat verenlere, ayetlerimize inanip, yanlarindaki Tevrat ve Incil'de yazili bulduklari, okuyup yazmasi olmayan peygambere uyanlara yazacagiz. O peygamber, onlara, uygun olani emreder ve fenaliktan meneder, temiz seyleri helal, murdar seyleri haram kilar, onlarin agir yuklerini indirir, zor tekliflerini hafifletir. Bu peygambere inanan, hurmet eden, yardim eden, onunla gonderilen nura uyanlar yok mu? Iste onlar saadete erenlerdir» dedi. *
Celal Yıldırım = Onlar ki, yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları Ümmî Peygamber'e uyarlar. O Ümmî Peygamber ki, onlara iyiliği emreder, onları kötülükten men'eder; iyi ve temiz olan yararlı şeyleri onlara helâl kılar; kötü ve murdar şeyleri onlara haram kılar; onların ağır yükünü ve üzerlerinde bulunagelen bağları, zincirleri indirir. Artık onlar ki Peygamber'e (gönülden) inandılar, saygı gösterip O'nu aziz tuttular ve O'na yardımda bulundular ve O'nunla beraber indirilen nura uydular, işte kurtuluşa ve mutluluğa erenler onlardır.
Cemal Külünkoğlu = O (Ehl-i Kitap ola)nlar ki, ellerindeki Tevrat'ta ve (daha sonra da) İncil'de tanımlanmış, ümmi (okur-yazar olmayan) peygambere uyarlar. (Ve o elçi ki) onlara yapılması doğru olanı tavsiye edip yapılması yanlış olanı yasaklar. Yine onlara temiz ve hoş şeyleri helal, kötü ve çirkin şeyleri haram kılar. Onların üzerlerindeki ağır yükleri ve zincirleri (zor önerileri) kaldırır. Ve sonuç olarak, ona inanan, onu yüce tutup destekleyen ve yücelerden bahşedilen ışığın ardına onunla birlikte düşenler; işte böyleleri, nihai kurtuluşa, esenliğe erişen kimselerdir.
Diyanet İşleri (eski) = (156-157) 'Bu dünyada ve ahirette bizim için güzel olanı yaz; biz Sana yöneldik' dedi. Allah: 'Azabıma dilediğim kimseyi uğratırım, rahmetim herşeyi kaplamıştır; bunu Allah'a karşı gelmekten sakınanlara, zekat verenlere, ayetlerimize inanıp, yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları, okuyup yazması olmayan peygambere uyanlara yazacağız. O peygamber, onlara, uygun olanı emreder ve fenalıktan meneder, temiz şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılar, onların ağır yüklerini indirir, zor tekliflerini hafifletir. Bu peygambere inanan, hürmet eden, yardım eden, onunla gönderilen nura uyanlar yok mu? İşte onlar saadete erenlerdir' dedi.
Diyanet Vakfi = Yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları o elçiye, o ümmî Peygamber'e uyanlar (var ya), işte o Peygamber onlara iyiliği emreder, onları kötülükten meneder, onlara temiz şeyleri helâl, pis şeyleri haram kılar. Ağırlıklarını ve üzerlerindeki zincirleri indirir. O Peygamber'e inanıp ona saygı gösteren, ona yardım eden ve onunla birlikte gönderilen nûr'a (Kur'an'a) uyanlar var ya, işte kurtuluşa erenler onlardır.
Edip Yüksel = Nitekim onlar (vakti gelince) yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları o elçiyi, o ümmi (Tevrat ve İncil okumamış) peygamberi izlerler. (O peygamber) onlara iyiliği emreder ve onları kötülükten meneder; onlara güzel şeyleri helal, pis şeyleri de haram kılar; üzerlerindeki ağırlıkları ve onlara vurulan prangaları kaldırıp atar. Ona inananlar, ona saygı duyanlar, ona yardım edenler, kendisiyle birlikte indirilen ışığı izleyenler başarıya ulaşanlardır.
Elmalılı Hamdi Yazır = Onlar ki yanlarında Tevrat ve İncilde yazılı bulacakları o Resule o, ümmî Peygambere ittiba' ederler o onlara ma'ruf ile emreder ve onları münkerden nehyeyler, ve temiz hoş şeyleri kendileri için halâl, murdar şeyleri üzerlerine haram kılar, sırtlarından ağır yüklerini ve üzerlerindeki bağları, zincirleri indirir atar, o vakıt ona iyman eden, ona kuvvetle ta'zım eyliyen, ona yardımcı olan ve onun nübüvvetiyle beraber indirilen nuru ta'kib eyliyen kimseler, işte o murada iren müflihîn onlar
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Onlar ki yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı bulacakları elçiye, o okuyup yazma bilmeyen peygambere uyarlar. O, onlara iyilik emreder ve onları kötülükten alıkoyar, temiz, hoş şeyleri kendileri için helal, murdar şeyleri üzerlerine haram kılar, sırtlarından ağır yüklerini, üzerlerindeki bağları ve zincirleri indirir atar. İşte o zaman ona iman eden, ona tam saygı gösteren, ona yardımcı olan ve onun peygamberliği ile birlikte indirilen nuru izleyen kimseler; işte o asıl maksada ulaşan kurtulmuşlar, onlardır.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Onlar ki, o ümmî peygambere uyarlar, yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılmış bulacakları o peygambere uyup, onun izinden giderler ki, o, onlara iyiyi emreder ve onları kötülüklerden alıkoyar, temiz ve hoş şeyleri kendilerine helâl kılar, murdar ve kötü şeyleri de üzerlerine haram kılar, sırtlarından ağır yükleri indirir, üzerlerindeki bağları ve zincirleri kırar atar, işte o vakit ona iman eden, ona kuvvetle saygı gösteren, ona yardımcı olan ve onun peygamberliği ile birlikte indirilen nuru izleyen kimseler var ya, işte asıl murada eren kurtulmuşlar onlardır.
Gültekin Onan = Onlar ki, yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de (geleceği) yazılı bulacakları ümmi nebi olan elçiye uyarlar; o onlara marufu buyuruyor, münkeri yasaklıyor, temiz şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılıyor ve onların ağır yüklerini, üzerlerindeki zincirleri indiriyor. Ona inananlar, destek olup savunanlar, yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nuru izleyenler, işte kurtuluşa erenler bunlardır.
Harun Yıldırım = Onlar ki yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de yazılı bulacakları ümmi bir nebi olan rasule uyarlar, ki o onlara iyiliği emreder, kötülüğü yasaklar, temiz şeyleri helâl, pis olanları da haram kılar, sırtlarındaki yükü ve üzerlerindeki zincirleri indirir. Ona iman edenler, onu yüceltenler, ona yardım edenler ve onunla indirilen nura tabi olanlar var ya, işte kurtuluşa erenler onlardır.
Hasan Basri Çantay = (Onlar) nezdlerindeki Tevrat ve İncîlde (ismini ve sıfatını) yazılı bulacakları ümmî nebiy olan o resule tâbi' olanlardır. O, kendi terine iyiliği emrediyor, onları kötülükden nehyediyor, onlara (nefislerine haram kıldıkları) temiz şeyleri halâl, (halâl kıldıkları) murdar şeyleri de üzerlerine haram kılıyor. Onların ağır yüklerini, sırtlarında olan zincirleri indiriyor o. İşte ona îman edenler, onu ta'zîm edenler, ona yardım edenler ve onunla (onun nübüvvetiyle) birlikde indirilen nura tâbi' olanlar! Onlar selâmete erenlerin ta kendileridir.
Hayrat Neşriyat = (Onlar, Mûsâ ve Îsâ’ya îmân edip tâbi' oldukları gibi) yanlarındaki Tevrât ve İncîl’de kendisini (ismini ve sıfatlarını) yazılı buldukları o resûle, o ümmî peygambere(Muhammed’e de) tâbi' olanlardır. (O peygamber) onlara iyiliği emreder ve onları kötülükten yasaklar; hem onlara temiz şeyleri helâl, pis şeyleri ise üzerlerine haram kılar; hem onların ağırlıklarını (ağır mükellefiyetlerini) ve üzerlerinde olan zincirleri (tatbîkı zor hükümleri) indirir. Artık ona îmân eden, ona hürmet eden, ona yardım eden ve onunla berâber indirilen nûra(Kur’ân’a) tâbi' olanlar var ya, işte onlar gerçekten kurtuluşa erenlerdir!
İbni Kesir = Onlar ki; yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de yazılı bulacakları; okuma, yazma bilmeyen ve nebi olan Rasule tabi olurlar. O, kendilerine ma'rufu emreder, münkerden nehyeder. Temiz şeyleri helal kılar, murdar şeyleri de haram eder. Onların ağır yüklerini ve üzerlerindeki bağları, zincirleri indirir. İşte ona iman edenler, onu ta'zim edenler, ona yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nura tabi olanlar, işte onlar; felaha erenlerin kendileridir.
Kadri Çelik = Onlar yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları o elçiye, ümmi nebiye uyarlar. O elçi, kendilerine iyiliği emreder ve onları kötülükten sakındırır. Temiz şeyleri kendilerine helal, pis şeyleri ise haram kılar. Onların ağır yüklerini ve sırtlarındaki zincirleri indirir. Bu peygambere iman eden, hürmet gösteren, yardımda bulunan ve onunla gönderilen nura uyanlar (yok mu), işte onlar kurtuluşa erenlerdir”
Muhammed Esed = onlar ki, ellerindeki Tevratta ve (daha sonra da) İncilde tanımlanmış bulacakları Elçinin, okuması yazması olmayan Habercinin izinden gidecekler; (ve o Elçi ki) onlara yapılması doğru olanı buyurup yapılması yanlış olanı yasaklayacak; yine onlara temiz ve hoş şeyleri helal, kötü ve çirkin şeyleri haram kılacak; onların sırtlarına vurulmuş yükü indirip boyunlarına geçirilmiş zincirleri çözecek. Ve sonuç olarak, ona inanan, onu yüce tutup destekleyen ve yücelerden bahşedilen ışığın ardına onunla birlikte düşenler; işte böyleleri, nihai kurtuluşa, esenliğe erişen kimseler olacak".
Mustafa İslamoğlu = onlar ki, ellerinde Tevrat ve İncil'de tanıtılmış bulacakları Rasul'un, o Kitap Ehli'nden olmayan peygamberin izinden gidecekler; (o peygamber) onlara iyiliği emredip kötülükten sakındıracak, temiz ve yararlı şeyleri onlara helal kılıp pis ve zararlı şeyleri onlara yasaklayacak; sırtlarına vurulmuş olan yüklerini indirip öteden beri (özgürlüklerine) vurulan zincirleri çözecek. Sonuçta ona inanan, onu el üstünde tutup destekleyen ve ona yücelerden bahşedilen ışığın ardına onunla birlikte düşenler kurtuluşa erenler olacak.
Ömer Nasuhi Bilmen = O kimseler ki, Resûle, Nebiyy-i Ümmî olana tâbi olurlar. O nebi ki, O'nu yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de yazılmış bulurlar. Onlara mâruf ile emreder ve onları münkerden nehy eyler ve onlara temiz olan şeyleri helâl kılar, onların üzerine habis şeyleri de haram kılar. Ve onlardan ağır yüklerini ve üzerlerinde bulunan bağları kaldırır, artık o kimseler ki O'na imân ederler ve O'na tazîmde ve yardımda bulunurlar ve onunla beraber indirilmiş olan Nûr'a tâbi oluverirler, işte felâh bulanlar onlardan ibarettir.
Ömer Öngüt = Onlar ki yanlarında bulunan Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları o Elçi'ye, o ümmî Peygamber'e uyarlar. O Peygamber kendilerine iyiliği emreder, kötülükten men eder. Onlara temiz şeyleri helâl, çirkin şeyleri de haram kılar. Onların ağır yüklerini, sırtlarındaki zinciri kaldırıp atar. İşte o Peygamber'e inanan, saygı gösterip aziz tutan, ona yardım eden, onunla gönderilen nura uyanlar yok mu? İşte onlar kurtuluşa ve saâdete erenlerdir.
Şaban Piriş = Ümmi Peygambere, elçiye tabi olan kimseler, yanlarında bulunan Tevrat ve İncil’de, onun, “kendilerine iyiliği emreder, kötülüğü yasaklar, temiz şeyleri kendilerine helal; pis şeyleri onlara haram kılar, onlardan boyunlarını büken ağır yükü kaldırır” yazdığını görürler. Ona iman edenler, onu destekleyip, yardım eden ve onunla gönderilen aydınlatıcıya uyanlar, işte onlar, kurtuluşa erecek olanlar onlardır.
Sadık Türkmen = Onlar ki; ümmî nebi/peygamber olan rasûle/elçiye tâbi olurlar, yanlarındaki Tevrat ve İncil’de yazılı olan! O peygamber, onlara iyiliği emreder/iyilikle söyler, onları; kötülüklerin oluşmasından önce engellemeye çalışır. Temiz şeyleri onlara helal sayar ve pislik(olan şey)leri onlara haram kılar. Üzerlerindeki ağırlıkları kaldırıp atar ve sırtlarındaki zincirleri kırar. Ona inananlar, destekleyerek ona saygı gösterenler, ona yardım edenler ve onunla birlikte indirilen ışığa/nura tâbi olanlar var ya; işte onlar, kazançlı çıkanlardır.
Seyyid Kutub = “Onlar ki yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de yazılı gördükleri, okuma yazması olmayan peygambere tabi olurlar, o peygamber onlara iyiliği emreder, onları kötülükten nehyeder, tertemiz ve iyi olan şeyleri helal, kötü ve zararlı şeyleri haram eder, onların sırtlarındaki ağır yükü kaldırır, onların zincirlerini kırar; o peygambere inanıp ona saygı gösteren, yardım eden, onunla birlikte gönderilen ışığa uyanlar yok mu, murada erenler işte onlardır” buyurdu.
Suat Yıldırım = Onlar ki yanlarındaki Tevrat ve İncil’de vasıfları yazılı o ümmî Peygambere tâbi olurlar. O Peygamber ki kendilerine meşrû şeyleri emreder, kötülükleri yasaklar, kendilerine güzel ve hoş şeyleri mübah, murdar şeyleri ise haram kılar, üzerlerindeki ağırlıkları, sırtlarındaki zincirleri kaldırıp atar. Ona iman eden, onu destekleyen, ona yardımcı olan ve onunla beraber indirilen nûra tâbi olanlar var ya, işte felaha erenler onlardır.
Süleyman Ateş = Onlar ki yanlarındaki Tevrât ve İncil'de yazılı buldukları o Elçi'ye, o ümmi Peygamber'e uyarlar. O (Peygamber) ki, kendilerine iyiliği emreder, kendilerini kötülükten meneder; onlara güzel şeyleri helâl, çirkin şeyleri harâm kılar, üzerlerindeki ağırlıkları, sırtlarındaki zincirleri kaldırıp atar. O'na inanan, destekleyerek O'na saygı gösteren, O'na yardım eden ve O'nunla beraber indirilen nura uyanlar, işte felâha erenler onlardır.
Tefhim-ul Kuran = Onlar, Ümmi peygamber (Rasûl) e uyanlardır. Yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de (geleceği) yazılıdır ki O (peygamber) onlara marufu (iyiliği) emrediyor, münkeri (kötülüğü) yasaklıyor, temiz şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılıyor ve onların ağır yüklerini, sırtlarındaki zincirleri indiriyor. Ona inananlar, saygı gösterip düşmanlarına karşı yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nuru izleyenler, işte kurtuluşa erenler bunlardır.
Ümit Şimşek = Onlar, ellerindeki Tevrat'ta ve İncil'de yazılı buldukları ümmî nebî olan Peygambere uyanlardır. Peygamber ise onlara iyiliği emreder, onları kötülükten sakındırır, temiz şeyleri onlara helâl eder, pis şeyleri haram kılar, daha önce üzerlerinde bulunan ağır yükleri ve bağları kaldırır. Ona iman eden, onu destekleyen, ona yardım eden ve onunla indirilmiş olan nura uyan kimseler, kurtuluşa erenlerin tâ kendileridir.
Yaşar Nuri Öztürk = Onlar ki, yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılmış bulacakları ümmi peygambere uyarlar; o onlara iyiliği emreder, kötü ve çirkinden onları alıkoyar. Güzel şeyleri onlara helal kılar, pis şeyleri onlara yasaklar. Sırtlarından ağırlıklarını indirir, üzerlerindeki zincirleri, bağları söküp atar. Ona inanan, onu destekleyen, ona yardım eden, onunla indirilen ışığa uyan kişiler, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.
İskender Ali Mihr = Onlar ki, yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de yazılı buldukları ümmî, nebî, resûle tâbî olurlar. Onlara ma’ruf ile (irfanla) emreder, onları münkerden nehyeder ve onlara tayyib olanları (temiz ve güzel olan şeyleri), helâl kılar. Habis olanları (kötü ve pis şeyleri), onlara haram kılar. Ve onların, ağırlıklarını (günahlarını sevaba çevirip, günahlarının ağırlığını) kaldırır. Ve üzerlerindeki zincirleri, (ruhu vücuda bağlayan bağ ve fetih kapısının üzerindeki 7 baklalı altın zincir) kaldırır. Artık onlar, O’na îmân ettiler ve O’na saygı gösterdiler ve O’na yardım ettiler ve O’nunla beraber indirilen Nur’a (Kur’ân-ı Kerim’e) tâbî oldular. İşte onlar, onlar felâha (kurtuluşa, cennet mutluluğuna ve dünya mutluluğuna) erenlerdir.
İlyas Yorulmaz = Onlar, Tevrat ve İncil’in içerisinden ve yanlarında buldukları yazılmış kitaptan, hiçbir şekilde haberi olmayan bir elçiye (Muhammed’e) tabi olan kimselerdir. O elçi onlara iyiliği emrediyor, kötülükleri yasaklıyor, temiz olan şeyleri helal edip, pis olan şeyleri de haram ediyor. Aynı zamanda onların sıkıntılarını kaldırıyor ve boyunlarına geçmiş bağları kaldırıp atıyor. Bundan böyle o resule inananlar, ona hürmet edip saygı gösterenler, ona yardım edenler ve onunla beraber indirilmiş olan aydınlatıcı kitaba tabi olanlar; işte onlar kurtuluşa erenlerdir.