Önceki Ayet Sonraki Ayet  
21. Sûre Enbiyâ/15

 فَمَا زَالَت تِّلْكَ دَعْوَاهُمْ حَتَّى جَعَلْنَاهُمْ حَصِيدًا خَامِدِينَ

  Fe mâ zâlet tilke da’vâhum hattâ cealnâhum hasîden hâmidîn(hâmidîne).

Kelime Karşılaştırma
fe mâ zâlet : böylece bitmedi (devam etti)
tilke : o, bu
da’vâ-hum : onların davaları, duaları
hattâ : oluncaya kadar
ceal-nâ : kıldık, yaptık
hum : onlar
hasîden : hasat edilmiş (biçilmiş) ekinler
hâmidîne : sönmüş hale gelmiş olanlar
Meal Yazanlar
Ayet Mealleri

 Diyanet İşleri = Biz onları biçilmiş ekin, sönmüş ateş gibi yapıncaya kadar bu feryatları devam etti.

 Abdulbaki Gölpınarlı = Onları kesilmiş bir ot, ateşi yanıp bitmiş bir kül yığını haline getirinciye dek sözleri, ancak budur işte.

 Abdullah Parlıyan = Bu mırıldanmaları sürüp giderken, biz onları biçilmiş ekin gibi yaptık, sönüp gittiler.

 Adem Uğur = Biz kendilerini, kuruyup biçilmiş ekine, sönmüş ateşe çevirinceye kadar bu feryatları sürüp gider.

 Ahmed Hulusi = Onların bu iddiaları sürüp gitti. . . Tâ ki biz onları biçilmiş ekin ve sönmüş ateşe döndürene kadar.

 Ahmet Tekin = Biz onları biçilmiş bir ekin ve sönen ocaklar haline getirinceye kadar, onların bu itirafları sürüp gider.

 Ahmet Varol = Bu haykırmaları biz onları biçilmiş ekin ve sönmüş kül yığını haline getirinceye kadar kesilmedi.

 Ali Bulaç = Onların bu yakınmaları, biz onları biçilmiş ekin, sönmüş ocak durumuna getirinceye kadar son bulmadı.

 Ali Fikri Yavuz = Biz, onları, sönmüş kül yığını olarak biçilmiş bir ekin haline getirinceye kadar, hep sözleri bu feryad olmuştur.

 Ali Ünal = Onları ekin gibi biçip bir kül yığını haline getirinceye kadar bu feryatları sürüp gitti.

 Bayraktar Bayraklı = Biz, kendilerini kuruyup biçilmiş ekine, sönmüş ateş külüne çevirinceye kadar, bu feryatları sürüp gider.

 Bekir Sadak = Biz onlari bicilmis ot ve bir yigin kul haline getirinceye kadar haykirmalari devam etti.

 Celal Yıldırım = Onların biçilmiş ot, sönüp bir yığın kül haline gelinceye kadar hayıflanıp söylenmeleri böyle oldu.

 Cemal Külünkoğlu = Onların bu feryatları, biz onları biçilmiş ekin, sönmüş bir ateş (kül) haline getirinceye kadar devam etti.

 Diyanet İşleri (eski) = Biz onları biçilmiş ot ve bir yığın kül haline getirinceye kadar haykırmaları devam etti.

 Diyanet Vakfi = Biz kendilerini, kuruyup biçilmiş ekine, sönmüş ateşe çevirinceye kadar bu feryatları sürüp gider.

 Edip Yüksel = Onları biçip tüketinceye kadar bu yalvarışlarını tekrarlayıp duracaklar.

 Elmalılı Hamdi Yazır = Artık bütün davaları bu oldu kaldı, nihayet onları öyle yapdık ki biçildiler, söndüler

 Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Artık olanca feryatları bu oldu kaldı. Neticede onları öyle yaptık ki, biçildiler, söndüler.

 Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Biz, onları biçilmiş bir ekin ve bir yığın kül haline getirinceye kadar hep sözleri bu feryad olmuştur.

 Gültekin Onan = Onların bu yakınmaları, biz onları biçilmiş ekin, sönmüş ocak durumuna getirinceye kadar son bulmadı.

 Harun Yıldırım = Biz kendilerini, kuruyup biçilmiş ekine, sönmüş ateşe çevirinceye kadar bu feryatları sürüp gider.

 Hasan Basri Çantay = Nihayet biz onları biçilmiş bir ot, ocakları sönmüş (bir kül yığını) haaline getirinceye kadar dâima feryadları bu (söz) olmuşdur.

 Hayrat Neşriyat = Artık biz onları, biçilmiş (ekin) ve sönmüş (ateşe dönen) kimseler hâline getirinceye kadar, duâları bu (feryâd) olmakta devâm etti.

 İbni Kesir = Bu haykırmaları devam edip dururken Biz; onları, biçilmiş bir ot, sönmüş bir ocak haline getirdik.

 Kadri Çelik = Onların bu yakınmaları, biz onları biçilmiş ekin ve sönmüş ateş durumuna getirinceye kadar da son bulmadı.

 Muhammed Esed = Ve bu yakınmaları, Biz kendilerini biçilmiş bir tarlaya (ya da) bir kül yığınına çevirinceye kadar sürüp giderdi.

 Mustafa İslamoğlu = Ve onların bu yazıklanmaları, Biz kendilerini biçilmiş ekin haline getirip sönmüş köze çevirinceye kadar devam edip gidecek.

 Ömer Nasuhi Bilmen = Artık onların bütün çağırmaları, bundan başka olmadı. Tâ ki onları biçilmiş, sönmüş kimseler kıldık.

 Ömer Öngüt = Biz onları kuruyup biçilmiş ekin haline, sönmüş ateşe çevirinceye kadar bu haykırmaları sürüp gitti.

 Şaban Piriş = Bu haykırışları devam edip dururken, biz onları biçilmiş ekine, sönmüş ocağa çevirdik.

 Sadık Türkmen = Bu homurdanışları sürüp giderken, Biz onları biçilmiş ekin gibi yaptık, sönüp gittiler.

 Seyyid Kutub = Onlar böyle vahlanıp dururken biz kendilerini biçilmiş ekinler gibi cansız yere seriverdik.

 Suat Yıldırım = Bu feryatları sürüp gitti. Nihayet onları öyle yaptık ki biçildiler, sönüp kül oldular...

 Süleyman Ateş = Bu mırıldanmaları sürüp giderken biz onları, biçilmiş (ekin gibi) yaptık, sönüp gittiler.

 Tefhim-ul Kuran = Onların bu yakınmaları, biz onları biçilmiş ekin, sönmüş ocak durumuna getirinceye kadar son bulmadı.

 Ümit Şimşek = Biz onları kökten biçip ocaklarını söndürünceye kadar böylece feryat edip durdular.

 Yaşar Nuri Öztürk = Bu davaları sürüp giderken biz onları kökten biçiverdik, sönüp silindiler.

 İskender Ali Mihr = Böylece onların bu davaları (şikâyetleri); Biz onları, biçilmiş ekin (gibi) sönmüş hale getirinceye (ölünceye) kadar bitmedi.

 İlyas Yorulmaz = Onların bu haykırışları, biçilmiş ekin sapları gibi yerlere serilinceye kadar, devam etti.