وَإِذَا رَأَوْا آيَةً يَسْتَسْخِرُونَ
Ve izâ raev âyeten yesteshırûn(yesteshırûne).
ve izâ | : ve olduğu zaman |
raev | : gördüler |
âyeten | : bir âyet, mucize |
yesteshırûne | : alay ediyorlar |
Diyanet İşleri = Bir mucize gördükleri zaman onu alaya alıyorlar.
Abdulbaki Gölpınarlı = Ve bir delil gördüler mi alay etmeye kalkarlar.
Abdullah Parlıyan = Ve bir delil gördüler mi, onunla alay etmeye kalkarlar.
Adem Uğur = Bir mucize görseler alay ederler.
Ahmed Hulusi = Bir işaret gördüklerinde, alaya alırlar.
Ahmet Tekin = Muhammed’in hak peygamber olduğu ile ilgili bir mûcize delili, Kur’ân’ı gördükleri zaman da alaya alırlar.
Ahmet Varol = Bir ayet (mucize) gördüklerinde alaya alırlar.
Ali Bulaç = Bir ayet (mucize) gördüklerinde de, alay konusu edinip eğleniyorlar.
Ali Fikri Yavuz = Bir mucize gördükleri vakit de eğlenceye alıyorlar.
Ali Ünal = Olağanüstü bir delil, bir mucize ile karşılaştıklarında ise, kendileri onunla alay ettikleri gibi, başkalarını da alay etmeye çağırırlar;
Bayraktar Bayraklı = Bir âyet görseler, alay ediyorlar.
Bekir Sadak = Bir mucize gorduklerinde onu eglenceye alirlar.
Celal Yıldırım = Bir acık belge (delil veya mu'cize) görseler, onunla alay ederler.
Cemal Külünkoğlu = (14-15) Bir mucize görseler onunla alay ederler. Ve “Bu apaçık büyüdür” derler.
Diyanet İşleri (eski) = Bir mucize gördüklerinde onu eğlenceye alırlar.
Diyanet Vakfi = Bir mucize görseler alay ederler.
Edip Yüksel = Bir delil gördüklerinde onu alaya alıyorlar.
Elmalılı Hamdi Yazır = Bir mu'cize gördükleri vakıt da eğlence yerine tutuyorlar
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Bir mucize gördükleri zaman da alaya alıyorlar.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Bir mucize gördükleri zaman da eğlenceye alıyorlar.
Gültekin Onan = Bir ayet gördüklerinde de, alay konusu edinip eğleniyorlar.
Harun Yıldırım = Bir mucize görseler alay ederler.
Hasan Basri Çantay = Bir mu'cize gördükleri vakit (onu) eğlenceye tutarlar.
Hayrat Neşriyat = Ve bir mu'cize gördükleri zaman, (onunla) alay etmek istiyorlar.
İbni Kesir = Bir ayet gördüklerinde, onu eğlenceye alırlar.
Kadri Çelik = Bir ayet (mucize) gördüklerinde de alay konusu edinip eğleniyorlar.
Muhammed Esed = ve bir (ilahi) mesajla muhatab olduklarında onu küçümserler
Mustafa İslamoğlu = ve bir ayet gördüklerinde küçümsemeye kalkarlar;
Ömer Nasuhi Bilmen = (12-14) Evet. Sen taaccüp ettin. Onlar ise istihzâda bulunurlar. Ve onlara nasihat verildiği zaman, düşünüp nasihat kabul etmezler. Ve bir mûcize gördükleri vakit de onunla istihzâ eder dururlar.
Ömer Öngüt = Bir âyet (mucize) gördüklerinde alaya kalkışırlar.
Şaban Piriş = Bir ayet gördükleri zaman onunla alay ediyorlar.
Sadık Türkmen = Bir mucize/ayet/delil gördükleri zaman, eğleniyor/alaya alıyorlar.
Seyyid Kutub = Bir mucize görseler onunla alay ederler.
Suat Yıldırım = (14-17) Gerçeği gösteren bir delil veya bir mûcize görseler, başkalarını da onunla alay etmeye çağırır ve "Bu, derler, besbelli bir sihir! Demek biz öldükten, hem de çürümüş kemik ve toz toprak haline geldikten sonra, biz mi dirilecek mişiz! Gelmiş geçmiş babalarımız ve dedelerimiz de mi dirilecekler!"
Süleyman Ateş = Bir mu'cize görseler, alay ediyorlar.
Tefhim-ul Kuran = Bir ayet (mucize) gördüklerinde de, alay konusu edinip eğleniyorlar.
Ümit Şimşek = Bir âyet gördüklerinde de alaya alıyorlar.
Yaşar Nuri Öztürk = Bir ayetle yüzyüze geldiklerinde, dudak büküp eğleniyorlar.
İskender Ali Mihr = Ve bir âyet (mucize) gördükleri zaman alay ederler.
İlyas Yorulmaz = Bir işaret (ayet) görseler, eğlenceye almak istiyorlar.