وَآتَيْنَاهُ فِي الْدُّنْيَا حَسَنَةً وَإِنَّهُ فِي الآخِرَةِ لَمِنَ الصَّالِحِينَ
Ve âteynâhu fîd dunyâ haseneten, ve innehu fîl âhırati le mines sâlihîn(sâlihîne).
ve âteynâ-hu | : ve biz ona verdik |
fî ed dunyâ | : dünyada |
haseneten | : haseneler, güzellikler, iyilikler, (pozitif) dereceler |
ve inne-hu | : ve muhakkak ki o |
fî el âhırati | : ahirette |
le | : elbette, mutlaka |
min | : ...’den |
es sâlihîne | : salihler |
Diyanet İşleri = Ona dünyada iyilik verdik. Şüphesiz o, ahirette de salihlerdendir.
Abdulbaki Gölpınarlı = Ve dünyâda ona iyilik vermiştik, âhirette de gerçekten, sâlih kişilerdendir.
Abdullah Parlıyan = Dünyada da ona iyilik vermiştik; ahirette de o, iyilerle beraberdir.
Adem Uğur = Ona dünyada güzellik verdik. Muhakkak ki o, ahirette de sâlihlerdendir.
Ahmed Hulusi = Biz Ona dünyada güzellikler verdik. . . O, sonsuz gelecek yaşamda da sâlihlerdendir.
Ahmet Tekin = Biz ona dünyada devlet nimeti, iyilik ve güzellik verdik. O âhirette, ebedî yurtta da kesinlikle dindar, ahlaklı, hayır-hasenat sahibi müslümanlardan, sâlihlerdendir.
Ahmet Varol = Ona dünyada güzellik verdik. Şüphesiz o ahirette de salihlerdendir.
Ali Bulaç = Ve biz ona dünyada bir güzellik verdik; şüphesiz o, ahirette de salih olanlardandır.
Ali Fikri Yavuz = Biz, dünyada ona güzel bir anılış verdik (her din sahibi onu sever ve iyilikle anar). Muhakkak ki, o ahirette sâlihlerdendir (Allah’ın öz kullarındandır).
Ali Ünal = Biz, O’na dünyada iyilik (iyi hal, iyi ve güzel geçim, iyi ve temiz bir yaşayış) verdik. Elbette o, Âhiret’te de salihlerden olacaktır.
Bayraktar Bayraklı = Ona dünyada güzellik verdik. Elbette o, âhirette de iyilerdendir.
Bekir Sadak = simdi sana, «Dogruya yonelen, puta tapanlardan olmayan Ibrahim'in dinine uy» diye vahyettik.
Celal Yıldırım = Ona hem Dünya'da iyilik-güzellik verdik; hem de Âhiret'te O sâlihlerdendir.
Cemal Külünkoğlu = Dünyada ona iyilik vermiştik. Ahirette de o salihlerdendir.
Diyanet İşleri (eski) = Dünyada ona güzellik verdik, ahirette de o mutlaka barışsever iyiler arasında yer alacaktır.
Diyanet Vakfi = Ona dünyada güzellik verdik. Muhakkak ki o, ahirette de sâlihlerdendir.
Edip Yüksel = Ve ona bu dünyada mutluluk verdik, ahirette ise erdemlilerle birlikte olacaktır.
Elmalılı Hamdi Yazır = Ve biz ona hem Dünyada bir hasene verdik, hem de şüphesiz ki o Âhırette elbette salihînden
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Ve Biz ona dünyada bir iyilik verdik. Şüphesiz ki o, ahirette de mutlaka iyiler arasında olacaktır.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Ona dünyada da bir güzellik verdik. Âhirette ise, o, hiç kuşkusuz, iyi ve hayırlı kullardandır.
Gültekin Onan = Ve biz ona dünyada bir güzellik verdik; şüphesiz o, ahirette de salih olanlardandır.
Harun Yıldırım = Ve biz ona dünyada bir güzellik verdik. Şüphesiz o, ahirette de elbette salihlerdendir.
Hasan Basri Çantay = Biz ona dünyâda bir güzellik (iyi bir hal ve mevki) vermişdik. Şübhesiz ki o, âhıretde de mutlakaa saalihlerdendir.
Hayrat Neşriyat = Ona dünyada da iyilik verdik. Şübhesiz ki o, âhirette de elbette sâlih kimselerdendir.
İbni Kesir = Dünyada ona iyilik verdik. Doğrusu o, ahirette de iyilerdendir.
Kadri Çelik = Ve biz ona dünyada bir güzellik verdik. Şüphesiz o, ahirette de salihlerdendir.
Muhammed Esed = Biz de bunun için o'na bu dünyada iyilik bahşettik; şüphesiz ahirette de o kendini dürüst ve erdemli kimselerin arasında bulacaktır.
Mustafa İslamoğlu = Biz de bu dünyada ona iyi bir (makam) bahşettik; şu kesin ki o, ahirette de dürüst ve erdemliler arasında yer alacaktır.
Ömer Nasuhi Bilmen = Ve Biz O'na dünyada bir güzellik verdik ve şüphe yok ki, o ahirette elbette sâlihlerdendir.
Ömer Öngüt = Dünyada ona iyilik verdik, doğrusu o ahirette de sâlihlerdendir.
Şaban Piriş = Dünyada ona iyilik vermiştik. Ahirette de o salihlerdendir.
Sadık Türkmen = Ona dünyada bir iyilik verdik, elbette o, ahirette de iyilerdendir.
Seyyid Kutub = Biz ona dünyada iyilik verdik, ahirette ise O, kesinlikle iyi kullar arasındadır.
Suat Yıldırım = Biz ona dünyada iyilik verdik. Elbette o, âhirette de salihlerden olacaktır.
Süleyman Ateş = Ona dünyâda iyilik vermiştik. O, âhirette de iyilerdendir.
Tefhim-ul Kuran = Ve biz ona dünyada bir güzellik verdik; şüphesiz o, ahirette de salih olanlardandır.
Ümit Şimşek = Ona dünyada da bir güzellik verdik. Âhirette ise, o, hiç kuşkusuz, iyi ve hayırlı kullardandır.
Yaşar Nuri Öztürk = Dünyada ona güzellik verdik, âhirette de o mutlaka barışsever iyiler arasında yer alacaktır.
İskender Ali Mihr = Ve ona dünyada (hakettiği) haseneler (pozitif dereceler) verdik. Muhakkak ki o, ahirette elbette salihlerdendi.
İlyas Yorulmaz = Ona dünyada güzellikler verdik ve ahirette de o salihlerden oldu.