قُلْ سِيرُواْ فِي الأَرْضِ ثُمَّ انظُرُواْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُكَذِّبِينَ
Kul sîrû fîl ardı summenzurû keyfe kâne âkıbetul mukezzibîn(mukezzibîne).
kul | : de, söyle |
sîrû | : gezin, dolaşın |
fî el ardı | : arzda, yeryüzünde |
summe unzurû | : sonra bakın (görün) |
keyfe kâne | : nasıl oldu |
âkıbetu | : sonu |
el mukezzibîne | : tekzip eden, yalanlayan kimseler |
Diyanet İşleri = De ki: “Yeryüzünde gezin dolaşın da (Peygamberleri) yalanlayanların sonu nasıl olmuş bir görün.”
Abdulbaki Gölpınarlı = De ki: Gezin yeryüzünü de görün inkâr edenlerin sonları ne olmuş.
Abdullah Parlıyan = De ki: “Yeryüzünde dolaşın ve gerçekleri yalanlıyanların sonlarının ne olduğunu görün.”
Adem Uğur = De ki: Yeryüzünde dolaşın, sonra (peygamberleri) yalanlayanların sonunun nasıl olduğuna bakın!
Ahmed Hulusi = De ki: "Yeryüzünde dolaşın da bakın bakalım, (hakikati) yalanlayanların sonları nasıl oldu. "
Ahmet Tekin = 'Yeryüzünde dolaşın da, peygamberlerini yalanlayanların âkıbeti nasıl olmuş, görün, inceleyin ibret alın' de.
Ahmet Varol = De ki: 'Yeryüzünde dolaşın da yalanlayıcıların sonları nasıl olmuş bir görün!'
Ali Bulaç = De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın, sonra yalanlayanların sonu nasıl oldu, bir görün."
Ali Fikri Yavuz = De ki: “-Yeryüzünde dolaşın da hele bir bakın; o peygamberlere yalancı diyenlerin sonu nasıl olmuştur.”
Ali Ünal = De (onlara): “Yeryüzünde gezin dolaşın; sonra da (rasûlleri ve getirdikleri Mesaj’ı) yalanlayanların sonları nasıl olmuş bir düşünün!”
Bayraktar Bayraklı = De ki: “Yeryüzünde dolaşınız ve hakikati yalanlayanların sonlarının ne olduğunu görünüz.”
Bekir Sadak = De ki: «Yer yuzunde gezip dolasin, sonra da, yalanlayanlarin sonunun nasil olduguna bir bakin.»
Celal Yıldırım = De ki: (Ey inkarcı sapıklar!) yeryüzünde gezip dolaşın da sonra (hakk'ı) yalanlayanların sonunun ne olduğunu bir görün.
Cemal Külünkoğlu = De ki: “Yeryüzünde dolaşın ve hakikati yalanlayanların sonlarının ne olduğuna bir bakın!”
Diyanet İşleri (eski) = De ki: 'Yeryüzünde gezip dolaşın, sonra da, yalanlayanların sonunun nasıl olduğuna bir bakın.'
Diyanet Vakfi = De ki: Yeryüzünde dolaşın, sonra (peygamberleri) yalanlayanların sonunun nasıl olduğuna bakın!
Edip Yüksel = De: 'Yeryüzünü dolaşın da yalanlayıcıların sonu nasıl olmuş bir bakın.'
Elmalılı Hamdi Yazır = De ki: yer yüzünde dolaşın da bakın o Peygâmberlere yalancı diyenlerin akıbeti nasıl olmuş?»
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = De ki: «Yeryüzünde dolaşın da peygamberlere yalancı diyenlerin sonunun nasıl olduğunu bir görün!
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = De ki: «Yeryüzünde dolaşın da yalanlayanların sonu nasıl olmuş, görün!».
Gültekin Onan = De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın, sonra yalanlayanların sonu nasıl oldu, bir görün."
Harun Yıldırım = De ki: “Yeryüzünde gezip dolaşın, sonra da yalanlayanların sonu nasıl olmuş görün!”
Hasan Basri Çantay = De ki: «Yer (yüzün) de gezib dolaşın, sonra da bakın ki (peygamberleri) yalanlayanların sonu nice olmuşdur».
Hayrat Neşriyat = De ki: 'Yeryüzünde dolaşın, sonra (da peygamberleri) yalanlayanların âkıbetinasıl olmuş, bakın!'
İbni Kesir = De ki: Yeryüzünde gezip dolaşın da sonra bir görün, yalanlayanların sonu nice olmuştur?
Kadri Çelik = De ki: “Yeryüzünde gezip dolaşın, sonra da yalanlayanların sonunun nasıl olduğuna bir bakın!”
Muhammed Esed = De ki: "Yeryüzünde dolaşın ve hakikati yalanlayanların sonlarının ne olduğunu görün!"
Mustafa İslamoğlu = De ki: "Dolaş yeryüzünü, sonra görün gerçeği yalanlayanların sonunun ne olduğunu!"
Ömer Nasuhi Bilmen = De ki: «Yeryüzünde dolaşınız, sonra bakınız ki, tekzîp edenlerin akibeti nasıl olmuştur?»
Ömer Öngüt = De ki: “Yeryüzünde gezip dolaşın, sonra da yalanlayanların sonunun nasıl olduğuna bir bakın!”
Şaban Piriş = De ki: -Yeryüzünde gezin, de yalanlayanların sonunun nasıl olduğuna bir bakın!
Sadık Türkmen = De ki: “Yeryüzünde dolaşın, sonra yalanlayanların sonu nasıl olmuş görün?”
Seyyid Kutub = Onlara de ki; ''Dünyayı geziniz de peygamberleri yalanlayanların sonu nice oldu, görünüz?»
Suat Yıldırım = De ki: "Dünyayı gezin dolaşın, sonra da peygamberlere "yalancı" diyenlerin âkıbetlerinin nice olduğunu bir düşünün."
Süleyman Ateş = De ki: "Yeryüzünde dolaşın da yalanlayanların sonu nasıl olmuş, görün!"
Tefhim-ul Kuran = De ki: «Yeryüzünde gezip dolaşın, sonra yalanlayanların sonu nasıl oldu, bir görün.»
Ümit Şimşek = De ki: Yeryüzünde gezin de bakın, yalanlayanların sonu ne olmuş!
Yaşar Nuri Öztürk = Şunu söyle: Dolaşın yeryüzünde de bakın nasıl olmuş gerçeği yalanlayanların sonu!
İskender Ali Mihr = De ki: “Yeryüzünde dolaşın. Sonra bakın, yalanlayanların akıbeti nasıl oldu.”
İlyas Yorulmaz = Deki “Yeryüzünü dolaşın da, önceki yalanlayanların durumu ne olmuş, görün. ”