وَكَذَلِكَ نُصَرِّفُ الآيَاتِ وَلِيَقُولُواْ دَرَسْتَ وَلِنُبَيِّنَهُ لِقَوْمٍ يَعْلَمُونَ
Ve kezâlike nusarriful âyâti ve li yekûlû dereste ve li nubeyyinehu li kavmin ya’lemûn(ya’lemûne).
ve kezâlike | : ve işte böyle |
nusarrifu el âyâti | : âyetleri ayrı ayrı açıklıyoruz |
ve li yekûlû | : ve derler diye |
dereste | : sen ders aldın, öğrendin |
ve li nubeyyine-hu | : ve onu beyan etmemiz için |
li kavmin | : bir kavme, bir topluluğa |
ya’lemûne | : biliyorlar |
Diyanet İşleri = Onlar, “Sen iyi ders almışsın” desinler diye ve bir de bilen bir toplum için onu (Kur’an’ı) açıklayalım diye âyetleri değişik biçimlerde işte böylece açıklıyoruz.
Abdulbaki Gölpınarlı = Sen bunu öğrenmişsin dememeleri için delilleri çeşit-çeşit bildirmede ve bilen topluluğa apaçık anlatmadayız.
Abdullah Parlıyan = Böylece biz mesajlarımızı, çok yönlü olarak dile getiriyoruz ki, gerçeklere karşı körlük edenler: “Sen okumuş, öğrenim yapmış, ders yapmışsın” desinler. Böylece o Kur'ân'ı, kavrama yeteneğine sahip olan bir topluma açıklamış oluyoruz.
Adem Uğur = Böylece biz âyetleri geniş geniş açıklıyoruz ki, "Sen ders almışsın" desinler de biz de anlayan toplum için Kur'an'ı iyice açıklayalım.
Ahmed Hulusi = İşte biz, işaretleri çeşitli şekillerde evirip çevirip açıklıyoruz. "Sen gerekeni öğrenmişsin" desinler ve bilen bir toplum için de, onu iyice açıklayalım diye.
Ahmet Tekin = İşte böylece vaatlerimizle ve tehditlerimizle ilgili âyetleri onlara delil olarak ileri sürmen ve ibret almaları için:'Sen bunları başkalarından öğrendin' diyememeleri, iddialarına son vermeleri için, ilimde ilerlemeye devam eden bilgi toplumlarına Kur’ân’ı iyice ayrıntılı hale getirelim diye çok yönlü açıklıyoruz.
Ahmet Varol = İşte böylece ayetleri etraflıca açıklıyoruz ki, onlar 'sen ders almışsın' desinler ve biz de bilen bir topluluğa bunu açıkça bildirmiş olalım.
Ali Bulaç = İşte biz, ayetleri çeşitli biçimlerde böyle açıklıyoruz. Öyle ki sana: "Sen ders almışsın" desinler ve biz de bilebilen bir topluluğa onu açıkça göstermiş olalım.
Ali Fikri Yavuz = İşte biz, âyetleri beyan eder ve halden hale çeviririz ki, Mekke’liler: “- Sen ders görmüşsün, çok okumuşsun” desinler (küfürde ısrar etsinler). Biz, Kur’an’ı, anlayanlara beyan eder ve açıklarız.
Ali Ünal = Gerçeğin delillerini (Kur’ân’ın âyetleri olarak) bütün yönleriyle ve farklı farklı açılardan işte böyle serdediyoruz. (İnkârcılar,) “Sen bunları bir başkasından ders almış, bize anlatıyorsun!” diyeceklerdir. Ama Biz diliyoruz ki, ilimle alâkası bulunan ve öğrenmek niyetiyle araştıranlar için gerçeği Kur’ân’da apaçık ortaya koyalım.
Bayraktar Bayraklı = Böylece biz âyetleri derinlemesine açıklıyoruz ki, “Sen ders almışsın” demesinler; onu kavrayan topluma izah ediyoruz.
Bekir Sadak = Sana, «Sen okumussun» derler; oysa Biz, ogrenecek kimselere ayetleri boylece turlu turlu aciklamaktayiz.
Celal Yıldırım = İşte biz böylece âyetleri çeşit çeşit açıklayıp şekilden şekile çeviririz. O kadar ki, «sen okumuş öğrenim yapmışsın» derler; biz de Onu (Ku'ân'ı) bilip anlayabilen bir millete açıklayalım (diye çeşitli açıklamalar yapıyoruz).
Cemal Külünkoğlu = Onlar sana: “Sen iyi ders almışsın” desinler diye ve bir de bilen bir toplum için o (Kur'an')ı açıklayalım diye ayetleri değişik biçimlerde işte böylece açıklıyoruz.
Diyanet İşleri (eski) = Sana, 'Sen okumuşsun' derler; oysa Biz, öğrenecek kimselere ayetleri böylece türlü türlü açıklamaktayız.
Diyanet Vakfi = Böylece biz âyetleri geniş geniş açıklıyoruz ki, «Sen ders almışsın» desinler de biz de anlayan toplum için Kur'an'ı iyice açıklayalım.
Edip Yüksel = 'Sen ders almışsın,' demeleri için ve bilen bir topluma açıklamak için ayetleri böyle sergiliyoruz.
Elmalılı Hamdi Yazır = yine âyetleri böyle şekilden şekle koyuyoruz ki hem o körlük edenler sana ders almışsın desinler, hem onu ilmi şânından olanlar için tebyîn edelim
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = İşte ayetleri böyle çeşitli şekillerde sunuyoruz ki, o körlük edenler sana: «Bunları bir yerlerden okuyup öğrenmişsin.» desinler, hem de onu bilen bir toplum için iyice açıklayalım.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = İşte böylece âyetleri türlü türlü çevirip açıklıyoruz ki, onlar sana: «Sen bunları bir yerlerden okuyup öğrenmişsin» desinler ve bilen bir toplum için de onu iyice beyan edelim.
Gültekin Onan = İşte biz ayetleri çeşitli biçimlerde böyle açıklıyoruz. Öyle ki sana: "Sen ders almışsın" desinler ve biz de bilebilen bir topluluğa onu açıkça göstermiş olalım.
Harun Yıldırım = İşte biz ayetleri böylece çeşitli biçimlerde açıklıyoruz ki onlar: “Sen okumuşsun” desinler ve biz de bilen bir topluluğa onu apaçık gösterelim.
Hasan Basri Çantay = İşte biz âyetleri böylece türlü türlü beyan ederiz. Tâki onlar: «Sen okumuşsun» desinler ve biz onu (Kur'ânı) bilecek zümrelere besbelli edelim.
Hayrat Neşriyat = İşte (ey Resûlüm!) Âyetleri böyle açıklıyoruz ki (ibret alsınlar), hem (o kâfirler): 'Sen ders almışsın!' desinler, hem de (hikmetlerini) bilecek bir kavim için onu (o Kur’ân’ı)açıklayalım.
İbni Kesir = İşte Biz, ayetleri sana böylece türlü türlü açıklarız. Ta ki onlar; sen okumuşsun, desinler ve Biz onu bilen bir kavme besbelli edelim.
Kadri Çelik = İşte biz, ayetleri (bir takım sebeplerden ötürü) böylesine çeşitli biçimlerde açıklamaktayız. Ayrıca (çeşitli biçimlerde açıklıyoruz ki) onlar sana, “Sen ders almışsın” demesinler ve biz de bilebilen bir topluluğa onu açıkça beyan etmiş olalım.
Muhammed Esed = Böylece Biz mesajlarımızı çok yönlü olarak dile getiriyoruz ki "Sen (bütün bunlardan) iyi ders almışsın!" diyebilsinler ve mesajları, onları kavrama yeteneğine sahip insanlara açıklayabilelim.
Mustafa İslamoğlu = İşte böylece Biz, mesajlarımızı çok boyutlu olarak dile getiriyoruz ki "Sen dersini almışsın!" desinler; dahası öğrenmeye gönüllü bir topluluğa onu açıklayabilelim.
Ömer Nasuhi Bilmen = Ve işte Biz âyetleri böyle türlü türlü beyan ederiz. Tâ ki onlar, «Sen ders almışsın,» desinler. Ve Biz onu bilir olan bir kavim için açıkça beyan edelim.
Ömer Öngüt = İşte biz âyetleri böylece türlü türlü açıklıyoruz. Tâ ki onlar sana: “Sen ders almışsın!” desinler ve biz onu anlayan bir topluluk için apaçık gösterelim.
Şaban Piriş = İşte “sen ders almışsın" desinler diye ve bilen bir topluma da iyice açıklayalım diye ayetleri ayrıntılı olarak ortaya koyuyoruz.
Sadık Türkmen = Işte böylece; ayetleri çevire çevire açıklıyoruz. Sana (onlara ayetleri okurken): “Sen bunların dersini almışsın” diyorlar. Oysa Biz öğrenmek isteyen bir toplum için, herkesin anlayacağı şekilde ayrıntılı olarak açıklıyoruz!
Seyyid Kutub = Kimileri sana «Sen bir yerden ders almışsın» desinler ve bilenlere de iyice anlatalım diye ayetlerimizi çeşitli açılardan açıklıyoruz.
Suat Yıldırım = İşte Biz, âyetleri iyice anlayıp kavramaları için farklı üslûplarla, türlü türlü beyan ederiz. Biliyoruz ki onlar neticede "Sen ders almışsın!" diyeceklerdir.Âyetleri böyle türlü türlü açıklamamız, bilmek isteyen kimselere, Kur’ân’ı iyice beyan etmek içindir.
Süleyman Ateş = İşte böylece âyetleri döne döne açıklıyoruz ki (onlar sana): "Sen ders almışsın (bunları bir yerden okumuş, öğrenmişsin)" desinler ve bilen bir toplum için de onu iyice açıklayalım.
Tefhim-ul Kuran = İşte biz, ayetleri çeşitli biçimlerde böyle açıklamaktayız. Öyle ki onlar sana: «Sen ders almışsın» desinler ve biz de bilebilen bir topluluğa onu açıkça göstermiş olalım.
Ümit Şimşek = Âyetleri Biz böyle çeşitli şekillerde anlatırız-tâ ki onlar 'Sen bunu bir yerden ders almışsın' desinler, Biz de bilen bir topluluğa onu iyice açıklamış olalım.
Yaşar Nuri Öztürk = Ayetleri bu şekilde, çeşitli başlıklarla veriyoruz ki, "Sen ders aldın!" desinler, biz de ilimden nasiplenen bir toplum için onu iyice açıklayalım.
İskender Ali Mihr = Ve işte böyle âyetleri ayrı ayrı açıklıyoruz. Ve “Sen ders (bu ilmi) almışsın.” desinler diye ve onu, bilen bir kavme beyan etmemiz için.
İlyas Yorulmaz = Ayetleri bu şekilde anlatıyoruz ki, onlar “Dersini iyi almışsın” demeleri ve bilen bir topluma daha açık anlatmak için.