إِنَّ الَّذِينَ سَبَقَتْ لَهُم مِّنَّا الْحُسْنَى أُوْلَئِكَ عَنْهَا مُبْعَدُونَ
İnnellezîne sebekat lehum minnâl husnâ ulâike anhâ mub’adûn(mub’adûne).
inne | : muhakkak |
ellezîne | : o kimseler, onlar |
sebekat | : geçti (ulaştı) |
lehum | : onlar, onlara |
minnel husnâ (min nâ el husna) | : bizden güzellik |
ulâike | : işte onlar |
an-hâ | : ondan |
mub’adûne (baîd) | : uzaklaştırılmış olanlar, uzaklaştırılanlar (uzak) |
Diyanet İşleri = Şüphesiz kendileri için tarafımızdan en güzel mükâfat hazırlanmış olanlar var ya; işte bunlar cehennemden uzaklaştırılmışlardır.
Abdulbaki Gölpınarlı = Fakat kendilerine, tarafımızdan güzel bir vaitte bulunulan, haklarında iyilik takdîr edilen kimseler, oradan uzaklaşmışlardır.
Abdullah Parlıyan = Ama gerçekten kendileri için, katımızdan iyilik ve güzellik yazılmış bulunanlara gelince, böyleleri cehennemden uzak tutulacaklardır.
Adem Uğur = Tarafımızdan kendilerine güzel âkıbet takdir edilmiş olanlara gelince, işte bunlar cehennemden uzak tutulurlar.
Ahmed Hulusi = Bizden kendilerine güzellik, saadet takdir edilmiş olan kimselere gelince, işte onlar ondan (cehennemden) uzaklaştırılmışlardır.
Ahmet Tekin = Amelleri sebebiyle tarafımızdan, kendilerine güzel âkıbet takdir edilmiş olanlar, işte onlar, cehennemden uzak tutulurlar.
Ahmet Varol = Bizden kendileri için önceden güzellik takdir edilmiş olanlar işte onlar oradan uzaklaştırılırlar.
Ali Bulaç = Ama bizden kendilerine güzellik geçmiş bulunanlar; işte, onlar, ondan uzaklaştırılmışlardır.
Ali Fikri Yavuz = Şüphesiz ki, kendilerine bizden saadet icap etmiş olanlar, işte bunlar cehennemden uzaklaştırılmışlardır.
Ali Ünal = Buna karşılık, haklarında tarafımızdan va’din güzeli (Cennet, Cemâlüllah ve Allah’ın rızası) takdir edilmiş olanlara gelince, onlar Cehennem’den uzak tutulacaklardır.
Bayraktar Bayraklı = Tarafımızdan kendilerine güzel sonuç takdir edilmiş olanlara gelince, işte onlar cehennemden uzak tutulurlar.
Bekir Sadak = Yaptiklarina karsilik katimizdan kendileri icin iyi seyler yazilmis olanlar, iste onlar cehennemden uzak tutulanlardir.
Celal Yıldırım = Şüphesiz ki bizden kendilerine en güzel (en doyurucu mutluluk) sözü verilmiş olanlar (var ya), işte onlar Cehennem'den uzak tutulmuşlardır.
Cemal Külünkoğlu = Daha önce (güzel ve faydalı eylemlerinden dolayı) akıbetlerinin iyi olacağını takdir ettiğimiz kimselere gelince; işte onlar cehennemden uzak tutulacaklardır.
Diyanet İşleri (eski) = Yaptıklarına karşılık katımızdan kendileri için iyi şeyler yazılmış olanlar, işte onlar cehennemden uzak tutulanlardır.
Diyanet Vakfi = Tarafımızdan kendilerine güzel âkıbet takdir edilmiş olanlara gelince, işte bunlar cehennemden uzak tutulurlar.
Edip Yüksel = Ancak kendilerine mutlu bir son belirlediklerimiz hariç, onlar ondan uzaklaştırılacaklardır.
Elmalılı Hamdi Yazır = Şübhe yok ki haklarında bizden husnâ sebkedenler, bunlar, ondan uzaklaştırılmışlardır
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Şüphe yok ki, haklarında Bizden güzellik takdir edilmiş olanlar ondan (cehennemden) uzaklaştırılmışlardır.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Şüphesiz katımızdan kendileri için güzel şeyler takdir edilmiş olanlar, işte oradan (cehennemden) uzak tutulanlardır.
Gültekin Onan = Ama bizden kendilerine güzellik geçmiş bulunanlar; işte, onlar, ondan uzaklaştırılmışlardır.
Harun Yıldırım = Tarafımızdan kendilerine güzel âkıbet takdir edilmiş olanlara gelince, işte bunlar cehennemden uzak tutulurlar.
Hasan Basri Çantay = Şübhe yok ki kendileri için bizden en güzel (bir seâdet) sebk etmiş (takdîr edilmiş) olanlar, işte bunlar oradan (cehennemden) uzaklaşdırılmışlardır.
Hayrat Neşriyat = Şübhesiz ki tarafımızdan kendilerine en güzel (saâdet) takdîr edilmiş olanlar var ya, işte onlar ondan (Cehennemden) uzaklaştırılmış kimselerdir.
İbni Kesir = Şüphesiz ki daha önce, kendilerine Bizden güzellik vaadi geçmiş olanlar; bunlar, oradan uzaklaştırılmışlardır.
Kadri Çelik = Bizden kendilerine önceden güzel bir söz verilmiş olanlar (var ya), işte onlar, ondan (ateşten) uzaklaştırılmış olanlardır.
Muhammed Esed = (Ama,) bakın, kendileri için katımızdan nihai iyilik ve güzellik (yazılmış) bulunanlara gelince; böyleleri (cehennemden) uzak tutulacaklar.
Mustafa İslamoğlu = Ne var ki, katımızdan kendilerine iyilik-güzellik ihsan ettiğimiz kimselere gelince: işte onlar (cehennem)den uzak tutulacaklar.
Ömer Nasuhi Bilmen = Muhakkak ki, kendileri için Bizden bir güzellik sebk etmiş olanlar, oradan uzak bulundurulmuşlardır.
Ömer Öngüt = O kimseler ki tâ ezelden haklarında tarafımızdan en güzel bir saâdet sebketmiş, iyilik fermanı çıkmıştır. Bunlar ondan (cehennemden) uzaklaştırılmışlardır.
Şaban Piriş = (Yaptıklarına karşılık) Bizden iyilik ödülü kazananlar ise, onlar cehennemden uzak tutulur.
Sadık Türkmen = Tarafimizdan, kendilerine bir güzellik takdir edilen kimseler, işte onlar, ondan (cehennemden) uzaklaştırılmışlardır.
Seyyid Kutub = Daha önce akıbetlerinin iyi olacağını takdir ettiğimiz kimselere gelince, onlar cehennemden uzak tutulacaklardır.
Suat Yıldırım = Ama kendileri hakkında Bizden ebedî mutluluk takdir edilmiş olanlar, cehennemden uzak tutulacaklardır.
Süleyman Ateş = Ama bizden kendilerine (ezelde) güzellik geçmiş (mutluluk takdir edilmiş) olanlar, işte onlar, ondan (cehennemden) uzaklaştırılmışlardır.
Tefhim-ul Kuran = Ama bizden kendilerine güzellik geçmiş bulunanlar; işte onlar, ondan uzaklaştırılmış olanlardır.
Ümit Şimşek = Kendileri için güzellik takdir ettiğimiz kimselere gelince, onlar Cehennemden uzak tutulmuştur.
Yaşar Nuri Öztürk = Tarafımızdan kendilerine güzellik hazırlananlara gelince, bunlar cehennemden uzaklaştırılmışlardır.
İskender Ali Mihr = Muhakkak ki Bizden kendilerine hüsna (güzellikler) ulaşanlar (yazılanlar), işte onlar, ondan (cehennemden) uzaklaştırılanlardır.
İlyas Yorulmaz = Ancak bizden, kendileri için güzellikler yazılmış olanlar, o cehennemden uzak tutulacaklardır.