وَلَا تُطِعْ كُلَّ حَلَّافٍ مَّهِينٍ
Ve lâ tutı’ kulle hallâfin mehîn(mehînin).
ve lâ tutı’ | : ve itaat etme |
kulle | : her, hepsi (hiçbiri) |
hallâfin | : çok yemin edenler |
mehînin | : bayağı, basit, lüzumsuz, adi |
Diyanet İşleri = (10-14) Yemin edip duran, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan söz taşıyan, iyiliği hep engelleyen, saldırgan, günaha dadanmış, kaba saba; bütün bunların ötesinde bir de soysuz olan kimseye mal ve oğulları vardır diye, sakın boyun eğme.
Abdulbaki Gölpınarlı = Ve itâat etme çok yemin edenlerin, reyinde isâbet bulunmayanların hiçbirine.
Abdullah Parlıyan = O halde itaat edip uyma, çok yemin edip duran alçaklara,
Adem Uğur = Şunların hiçbirine itâat etme: Yemin edip duran, aşağılık,
Ahmed Hulusi = UYMA! Çokça yemin eden (Allâh'tan ve Sünnetullâh'tan kozalı olduğu için) basit, düşüncesiz her kişiye;
Ahmet Tekin = Durmadan, olur olmaz yeminler eden, düşünme ve temyiz kabiliyetleri kıt aşağılıklara boyun eğme.
Ahmet Varol = Sürekli yemin edip duran, aşağılık hiçbir kimseye itaat etme.
Ali Bulaç = Şunların hiçbirine itaat etme: Yemin edip duran, aşağılık,
Ali Fikri Yavuz = Bir de tanıma (haklı haksız) her çok yemin edeni, değersizi;
Ali Ünal = Uyma, (gerçeğe saygısızlık içinde) sürekli yemin edip duran her değersiz kişiye,
Bayraktar Bayraklı = Yemin edip duran alçağa uyma!
Bekir Sadak = (10-14) Diliyle igneleyen, kovuculuk eden, iyiligi daima onleyen, asiri giden, suc isleyen, cok yemin eden alcak zorbaya, butun bunlar disinda bir de soysuzlukla damgalanmis kimseye, mal ve ogullari vardir diye aldiris etmeyesin.
Celal Yıldırım = (10-11-12-13-14) Çok yemin eden, değersiz alçak, kusur araştırıp leke süren, ikiyüzlülük edip söz götürüp getiren, hayra hep engel olan, saldırgan olup hakları çiğneyen, günah işleyen, kaba ve şerefsiz ve sonra da soysuz olan hiçbir kimseye —mal ve oğullar sahibi de olsa— boyun eğme.
Cemal Külünkoğlu = Şunların hiçbirine boyun eğip yakınlık gösterme: (Olur olmaz) yemin edip duran aşağılıklara,
Diyanet İşleri (eski) = (10-14) Diliyle iğneleyen, kovuculuk eden, iyiliği daima önleyen, aşırı giden, suç işleyen, çok yemin eden alçak zorbaya, bütün bunlar dışında bir de soysuzlukla damgalanmış kimseye, mal ve oğulları vardır diye aldırış etmeyesin.
Diyanet Vakfi = (10-14) (Resûlüm!) Alabildiğine yemin eden, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan lâf götürüp getiren, iyiliği hep engelleyen, mütecâviz, günaha dadanmış, kaba ve haşin, bütün bunlardan sonra bir de soysuzlukla damgalanmış kimselerden hiçbirine, mal ve oğulları vardır diye, sakın boyun eğme.
Edip Yüksel = Şunların hiçbirine uyma: yemin edip duran, aşağılık,
Elmalılı Hamdi Yazır = Ve tanıma şunların hiç birini: çok yemin edici, değersiz
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Tanıma şunların hiç birini; çok yemin eden o aşağılık,
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Şunların hiçbirine boyun eğme: Yemin edip duran aşağılık,
Gültekin Onan = Şunların hiçbirine itaat etme: Yemin edip duran, aşağılık,
Harun Yıldırım = Sakın boyun eğme; çokça yemin eden hiçbir alçağa,
Hasan Basri Çantay = (10-11-12-13) (Doğruya da, eğriye de) alabildiğine yemîn eden, izzet-i nefsi bulunmayan, (ötekini berikini) dâima ayıblayan, (gammazlıkla) lâf getirib götürmiye koşan, (insanları) hayırdan durmayıb men'eyleyen aşırı zaalim, çok günahkâr, kaba, haşin, bütün bunlardan başka da kulağı kesik (damgalı soysuz) olan her kişiyi tanıma (onlara boyun eğme)!
Hayrat Neşriyat = (10-14) (Habîbim, yâ Muhammed!) Çok yemîn eden, aşağılık (kıymetli bir görüşe sâhib olmayan), dâimâ ayıplayan (insanların arkasından dudak büken), hep koğuculuk peşinde gezen, her zaman hayra mâni' olan, haddi aşan (hakkı çiğneyen), alabildiğine günahkâr, zorba; bun(lar)dan sonra (bir de) soysuzlukla damgalanmış kimselerden hiçbirine, mal ve oğullar sâhibi oldu diye itâat etme!
İbni Kesir = Sen; yemin edip duran, izzet-i nefsi bulunmayana uyma.
Kadri Çelik = İtaat etme yemin edip duran aşağılık kimseye.
Muhammed Esed = Ayrıca, yemin edip duran alçağa uyma,
Mustafa İslamoğlu = Ve sen, (çiğneyeceğini bile bile) ağız dolusu söz veren hiçbir alçağa da boyun eğme!
Ömer Nasuhi Bilmen = (10-12) Ve itaat gösterme her çok yemîn edene, âdî fikirli olana. Daima kusur arayana. Lâf götürüp getirene. Hayırdan men'e çalışıp durana, haddi tecavüz edene, çok günahkâr olana.
Ömer Öngüt = Resulüm! Sakın itaat (ve iltifat) etme, alabildiğine yemin eden aşağılığa.
Şaban Piriş = Yemin edip duran alçağa itaat etme!
Sadık Türkmen = Şunlarin hiçbirine uyma: Yemini alışkanlık haline getirmiş alçağa,
Seyyid Kutub = Şunların hiçbirine itaat etme: Yemin edip duran aşağılık.
Suat Yıldırım = (10-16) Sakın uyma: Servet ve hanedan sahibi diye, o bol bol yemin eden, değersiz adama! O gammaz, söz gezdiren, hayrın önünü kesene, o saldırgana, günaha dadanmışa! Şerefsiz, kaba, hem de soysuz olana! Kendisine âyetlerimiz okunduğunda "Bu eski insanların masalları!" diyene, yakında onun burnunu dağlayıp damga basarız.
Süleyman Ateş = Şunların hiçbirine itâ'at etme: Yemin edip duran aşağılık,
Tefhim-ul Kuran = Şunların hiçbirine itaat etme: Yemin edip duran, aşağılık,
Ümit Şimşek = Uyma sen çok yemin edene, aşağılık kimseye,
Yaşar Nuri Öztürk = Şunların hiçbirine eğilme, uyma: Çok yemin eden, bayağı/alçak,
İskender Ali Mihr = Lüzumsuz yere çok yemin edenlerin hiçbirine itaat etme.
İlyas Yorulmaz = Sürekli yemin edip duran o aşağılıklara itaat etme.