الْحَمْدُ لِلّهِ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ وَجَعَلَ الظُّلُمَاتِ وَالنُّورَ ثُمَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ بِرَبِّهِم يَعْدِلُونَ
El hamdu lillâhillezî halakas semâvâti vel arda ve cealez zulumâti ven nûr(nûra), summellezîne keferû bi rabbihim ya’dilûn(ya’dilûne).
el hamdu | : hamd |
li allâhi | : Allah için, Allah’a mahsus |
ellezî | : ki o |
halaka | : yarattı |
es semâvâti | : semâlar, gökler |
ve el arda | : ve arz, yeryüzü |
ve ceale | : ve kıldı, yaptı, var etti |
ez zulumâti | : zulmetler, karanlıklar |
ve en nûra | : ve nur, aydınlık |
summe | : sonra |
ellezîne keferû | : inkâr eden kimseler, kâfirler |
bi rabbi-him | : Rab’lerine |
ya’dilûne | : adil, eş, denk tutuyorlar |
Diyanet İşleri = Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah’a mahsustur. Böyle iken inkâr edenler başka şeyleri Rablerine denk tutuyorlar.
Abdulbaki Gölpınarlı = Hamt Allah'a ki gökleri ve yeryüzünü halketti, karanlıkları ve ışığı yarattı, sonra da kâfir olanlar, taptıklarını Rableriyle denk tutarlar.
Abdullah Parlıyan = Her türlü eksiksiz övgüler, gökleri ve yeri yaratan, karanlığı ve aydınlığı var eden Allah'a mahsustur. Ama bunca ayet ve delillerden sonra, Allah'tan gelen gerçekleri örtbas edenler, hâlâ Allah'tan başka şeylere ilahlık yakıştırarak, onları Allah'a denk tutuyorlar.
Adem Uğur = Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah'a mahsustur. (Bunca âyet ve delillerden) sonra kâfir olanlar (hâla putları) Rab'leri ile denk tutuyorlar.
Ahmed Hulusi = Hamd; semâlar ve arz'ı yaratan, karanlıkları (bilgisizlikler) ve Nur'u (ilmi) oluşturan Allâh'a aittir. . . Öte yandan, hakikati inkârda ısrar edenler, (varsandıkları dışsal tanrılarını) Rablerine (hakikatlerindeki El Esmâ mertebesine) denk tutarlar (bunun sonucunda da şirk ortaya çıkar)!
Ahmet Tekin = Gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah’a hamdolsun. Bunca âyet ve delillerden sonra, Rablerini inkârda ısrar edip, küfre sapanlar, hâlâ kulluk ve ibadette, Rablerine denk varlıklar icat ediyorlar.
Ahmet Varol = Gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı vareden Allah'a hamdolsun. Sonra, inkarcılar Rabblerine başkalarını denk tutuyorlar.
Ali Bulaç = Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı (nuru) kılan Allah'adır. (Bundan) Sonra bile, inkâr edenler, Rablerine (bir takım varlıkları ve güçleri) denk tutuyorlar.
Ali Fikri Yavuz = Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı yapan Allah’a mahsustur. Sonra da Rablerini tanımıyanlar, ona, putları denk tutuyorlar.
Ali Ünal = Bütün hamd, gökleri ve yeri yaratan ve (her türlü maddîmanevî) karanlıkları ve nuru, aydınlığı var kılan Allah içindir. Buna rağmen o küfredenler, (kendilerini besleyen, büyüten, yaşatan) Rabbilerine (göz göre göre birtakım putları, gök cisimlerini, bazı insanları vb.) denk ve ortaklar tutmaktadırlar.
Bayraktar Bayraklı = Her türlü övgü, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah'a aittir. Bunca delilden sonra hakikati inkâr edenler, başka güçleri Rabbleri ile denk tutarlar.[113]
Bekir Sadak = Hamd, gokleri ve yeri yaratan, karanliklari ve aydinligi vareden Allah'a mahsustur. Oyle iken, inkar edenler Rablerine baskalarini esit tutuyorlar.
Celal Yıldırım = Hamd o Allah'a ki gökleri ve yeri yaratmış, karanlıkları ve aydınlığı düzenleyip var kılmıştır. Sonra da (Hakk'ı) inkâr edenler Rablarına, (yaptıkları putları, putlaştırdıkları kişileri) denk tutuyorlar.
Cemal Külünkoğlu = Her türlü övgü, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah'ın hakkıdır. Buna rağmen inkârcılar, başka güçleri Rableri ile eş tutarlar!
Diyanet İşleri (eski) = Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı vareden Allah'a mahsustur. Öyle iken, inkar edenler Rablerine başkalarını eşit tutuyorlar.
Diyanet Vakfi = Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah'a mahsustur. (Bunca âyet ve delillerden) sonra kâfir olanlar (hâla putları) Rab'leri ile denk tutuyorlar.
Edip Yüksel = Övgü, gökleri ve yeri yaratan, karanlığı ve ışığı vareden ALLAH'a yaraşır. Buna rağmen, inkarcılar Rab'lerini başkalarıyla denk tutuyor.
Elmalılı Hamdi Yazır = Hamd o Allahın hakkıdır ki Gökleri ve yeri yarattı zulmetleri ve nuru yaptı, sonra da Hakkı tanımayanlar bunları kendilerini yaratana denk tutuyorlar
Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah'a mahsustur. Yine de hakkı tanımayanlar bunları kendilerini yaratana denk tutuyorlar.
Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah'a mahsustur. Böyleyken kâfirler hâlâ Rablerine başkalarını eşit sayıyorlar.
Gültekin Onan = Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve nuru kılan Tanrı'yadır. (Bundan) Sonra bile, küfredenler, rablerine (bir takım varlıkları ve güçleri) denk tutuyorlar.
Harun Yıldırım = Hamd gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve nuru var eden Allah’ındır. Sonra da küfürlerinde bilinçli olarak ısrar edenler Rablerine eş tutuyorlar.
Hasan Basri Çantay = Hamd olsun — O gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden — Allaha. Kâfir olanlar (bunca âyet ve delillerin zuhurundan) sonra (bunları veya bunlardan bir kısmını) haalâ Rableriyle denk tutuyorlar.
Hayrat Neşriyat = Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah’a mahsustur. Sonra, inkâr edenler (hâlâ bu putları) Rablerine denk tutuyorlar!
İbni Kesir = Hamd; gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı vareden Allah'a mahsustur. Sonra da kafirler bunları rabblarına denk tutuyorlar.
Kadri Çelik = Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı vareden Allah'a mahsustur. Öyle iken, inkar edenler Rablerine başkalarını eşit tutuyorlar.
Muhammed Esed = Her türlü övgü, gökleri ve yeri yaratan, derin karanlığı ve (parlak) aydınlığı var eden Allaha özgüdür: Ama hakikati inkara şartlanmış olanlar, başka güçleri Rableri ile eş tutarlar!
Mustafa İslamoğlu = Övgü, gökleri ve yeri yaratan, karanlığı ve ışığı vareden ALLAH'a yaraşır. Buna rağmen, inkarcılar Rab'lerini başkalarıyla denk tutuyor.
Ömer Nasuhi Bilmen = Hamd o Allah Teâlâ'ya mahsustur ki, gökleri ve yeri yaratmış ve zulmetler ile nûru var etmiştir. Sonra kâfir olanlar, (bunları) Rablerine denk tutuyorlar.
Ömer Öngüt = Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah'a mahsustur. Sonra da kâfirler Rablerine (başkalarını) denk tutuyorlar.
Şaban Piriş = Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah’a mahsustur. Yine de kafirler Rab’lerine (başkalarını) denk tutuyorlar.
Sadık Türkmen = Gökleri ve yeryüzünü yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden, herşeyi yerli yerince güzel yapan Allah’tır! Yine de inkârcı kimseler başkalarını Rablerine denk tutuyorlar!
Seyyid Kutub = Her türlü övgü, gökleri ve yeri yaratan, derin karanlığı ve (parlak) aydınlığı var eden Allaha özgüdür: Ama hakikati inkara şartlanmış olanlar, başka güçleri Rableri ile eş tutarlar!
Suat Yıldırım = Bütün hamd gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah'a mahsustur. Buna rağmen tevhid hakikatini inkar edenler, başkalarını Rablerine denk tutarlar.
Süleyman Ateş = Hamdolsun o Allah'a ki, gökleri ve yeri yarattı, karanlıkları ve aydınlığı var etti. Yine de inkârcılar, Rablerine eşler tutuyorlar.
Tefhim-ul Kuran = Hamd gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı (nuru) kılan Allah'adır. (Bundan) Sonra bile küfre sapanları, Rablerine (birtakım varlıkları ve güçleri) denk tutuyorlar.
Ümit Şimşek = Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah’a mahsustur. Yine de kafirler Rab’lerine (başkalarını) denk tutuyorlar.
Yaşar Nuri Öztürk = Hamt Allah'adır! O ki gökleri ve yeri yaratmış, karanlıklara ve nura vücut vermiştir. Sonra, gerçeği örtenler bunları Rablerine denk tutuyorlar.
İskender Ali Mihr = Hamd semaları ve arzı yaratan, zulmeti ve nuru var eden Allah’a mahsustur. Sonra da kâfirler, Rab’lerine (başka şeyleri) eş (denk, adl) tutuyorlar.
İlyas Yorulmaz = En büyük övgü, gökleri ve yeri yaratıp, sonra karanlığı ve aydınlığı var eden Allah’a aittir. Buna rağmen gerçekleri inkar edenler Rablerine ortak koşuyorlar