Aranılan kelime ile eşleşen ayetler
إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ
Diyanet Vakfi = (Allah'ın azabından korkup rahmetine sığınan) takvâ sahipleri, mutlaka cennetlerde ve pınar başlarında olacaklar.
فَأَخْرَجْنَاهُم مِّن جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ
Diyanet Vakfi = (57-58) Ama (sonunda) biz onları (Firavun ve kavmini), bahçelerden, pınarlardan, hazinelerden ve değerli bir yerden çıkardık.
وَجَنَّاتٍ وَعُيُونٍ
Diyanet Vakfi = (132-134) Bildiğiniz şeyleri size veren, size davarlar, oğullar, bağlar, pınarlar ihsan eden (Allah'a karşı gelmek)ten sakının.
فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ
Diyanet Vakfi = (146-148) Siz burada, bahçelerin, pınarların içinde; ekinlerin, salkımları sarkmış hurmalıkların arasında güven içinde bırakılacak mısınız (sanırsınız)?
كَمْ تَرَكُوا مِن جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ
Diyanet Vakfi = (25-27) Onlar geride nice bahçeler, pınarlar, ekinler, güzel konaklar, zevk ve sefasını sürdükleri nice nimetler bırakmışlardı.
فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ
Diyanet Vakfi = (51-53) Müttakîler ise hakikaten güvenilir bir makamdadırlar. Bahçelerde ve pınar başlarındadırlar. İnce ipekten ve parlak atlastan giyerek karşılıklı otururlar.
إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ
Diyanet Vakfi = (15-16) Şüphesiz ki Allah'a isyandan sakınanlar, Rablerinin kendilerine verdiğini alarak cennetlerde ve pınar başlarında bulunacaklar. Kuşkusuz onlar, bundan önce dünyada güzel davrananlardı.
إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي ظِلَالٍ وَعُيُونٍ
Diyanet Vakfi = (41-42) Şüphesiz (o gün) takvâ sahipleri, gölgeliklerde ve pınar başlarında, canlarının çektiğinden çeşit çeşit meyveler arasında olacaklardır.