Önceki Ayet Sonraki Ayet  
7. Sûre A’râf/92

 الَّذِينَ كَذَّبُواْ شُعَيْبًا كَأَن لَّمْ يَغْنَوْاْ فِيهَا الَّذِينَ كَذَّبُواْ شُعَيْبًا كَانُواْ هُمُ الْخَاسِرِينَ

  Ellezîne kezzebû şuayben ke en lem yagnev fîhâ, ellezîne kezzebû şuayben kânû humul hâsirîn(hâsirîne).

Kelime Karşılaştırma
ellezîne kezzebû : yalanlayanlar, onlar ki yalanladılar
şuayben : Şuayb’ı
ke : gibi, sanki
en lem yagnev : var olmamış, yaşamamış
fî-hâ : orada
ellezîne kezzebû : yalanlayan kimseler, yalanlayanlar
şuayben : Şuayb’ı
kânû hum : onlar oldular
el hâsirîne : hüsrana üğrayan kimseler, nefslerini hüsrana düşürenler
Meal Yazanlar
Ayet Mealleri

 Diyanet İşleri = Şu’ayb’ı yalanlayanlar sanki orada hiç yaşamamışlardı. Şu’ayb’ı yalanlayanlar var ya, asıl ziyana uğrayanlar onlar oldu.

 Abdulbaki Gölpınarlı = Şuayb'i yalanlayanlar, sanki oralarda hiç oturmamışlar, hiç yaşamamışlardı, Şuayb'i yalanlayanlar, asıl zarara uğramışlardı.

 Abdullah Parlıyan = Onlar ki, Şuayb'ı yalanlayan kimselerdi; sanki orada hiç şen şakrak yaşamamış gibi oldular. Onlar ki, Şuayb'ı yalancı çıkarmak isteyen kimselerdi, sonunda kendileri kaybedenlerden oldular.

 Adem Uğur = Şuayb'ı yalanlayanlar sanki yurtlarında hiç oturmamış gibiydiler. Asıl ziyana uğrayanlar Şuayb'ı yalanlayanların kendileridir.

 Ahmed Hulusi = Şuayb'ı yalanlayanlar, sanki orada hiç yaşamamış gibi (yok oldular). . . Şuayb'ı yalanlayanlar, hüsrana uğrayanlar oldular.

 Ahmet Tekin = Şuayb’i yalanlayanlar sanki yurtlarında hiç yaşamamış, hiç güzel gün görmemiş gibiydiler. Şuayb’i yalanlayanlar, işte ziyana uğrayanlar, onlar oldular.

 Ahmet Varol = Şu'ayb'ı yalanlayanlar sanki orada hiç yaşamamış gibi oldular. Asıl zarara uğrayanlar Şu'ayb'ı yalanlayanlar oldu.

 Ali Bulaç = Şuayb'ı yalanlayanlar, sanki orda 'hiç refah içinde yaşamamışlar' gibi oldular: Şuayb'ı yalanlayanlar, asıl büyük hüsrana uğradılar.

 Ali Fikri Yavuz = Şuayb’ı tekzip edenler, sanki evlerinde bir şenlik tutmamışlardı. Şuayb’ı yalanlıyanlardır ki, onlar ziyan görenler olmuşlardır.

 Ali Ünal = Şuayb’ı yalanlayanlar: onlar değildi sanki o vatanlarında bir zaman şen–şakrak dolaşanlar. Şuayb’ı yalanlayıp (perişan etmek isteyenler): asıl perişan olup gidenler yine kendileri oldular.

 Bayraktar Bayraklı = Şu‘ayb'ı yalanlayanlar, sanki yurtlarında hiç oturmamış gibi oldular. Böylece Şu‘ayb'ı yalanlayanlar; işte asıl ziyana uğrayanlar onlar oldular!

 Bekir Sadak = suayb'i yalanlayanlar, yurtlarinda sanki hic yasamamislar gibi oldular, izleri bile kalmadi. Mahvolanlar,suayb'i yalanlayanlar oldu.

 Celal Yıldırım = (91-92) Bunun üzerine onları müthiş sarsıntı yakalayıverdi ve (böylece) kendi yurtlarında oldukları yerde dizüstü çöküp kaldılar; Şuâyb'ı yalanlayanlar sanki orada hiç şen-şatır yaşamamış gibi oldular. Şuâyb'ı yalanlayanlar ziyana uğrayanların tâ kendileri oldular.

 Cemal Külünkoğlu = Şuayb'ı yalanlayanlar, (öyle bir azaba uğradılar ki) sanki yurtlarında hiç oturmamış gibi oldular. Şuayb'ı yalanlayanlar işte ziyana uğrayanlar, onlar oldular.

 Diyanet İşleri (eski) = Şuayb'ı yalanlayanlar, yurtlarında sanki hiç yaşamamışlar gibi oldular, izleri bile kalmadı. Mahvolanlar, Şuayb'ı yalanlayanlar oldu.

 Diyanet Vakfi = Şuayb'ı yalanlayanlar sanki yurtlarında hiç oturmamış gibiydiler. Asıl ziyana uğrayanlar Şuayb'ı yalanlayanların kendileridir.

 Edip Yüksel = Şuayb'ı yalanlayanlar sanki hiç orada yaşamamışlar gibi yok oldular. Şuayb'ı yalanlayanlar, asıl kaybedenler onlar oldular.

 Elmalılı Hamdi Yazır = Şuaybı tekzib edenler sanki orada bir şenlik tutmamışlardı, Şuaybı tekzib edenler, husrane düşenler onlar olmuşlardı

 Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Şuayb'ı yalanlayanlar sanki orada hiç safa sürmemiş gibi oldular. Asıl zarara düşenler, Şuayb'ı yalanlayanlar olmuşlardı.

 Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Şu'ayb'ı yalanlayanlar, sanki yurtlarında hiç şenlik tutmamış gibi oldular. Şu'ayb'ı yalanlayanlar var ya işte ziyana uğrayanlar, onlar oldular.

 Gültekin Onan = Şuayb'ı yalanlayanlar, sanki orada hiç 'refah içinde yaşamamışlar' gibi oldular. Şuayb'ı yalanlayanlar, asıl kaybedenler onlar oldular (büyük hüsrana uğradılar).

 Harun Yıldırım = Şuayb’ı yalanlayanlar sanki orada oturmadılar. Şuayb’ı yalanlayanlar var ya, işte onlar hüsrana uğrayanlar oldular.

 Hasan Basri Çantay = Şuaybı yalanlayanlar zâten (yurdlarında) oturmuşlar gibi oldular. Şuaybı yalanlayanlardır ki en büyük zarara uğrayanlar onlar olmuşlardır.

 Hayrat Neşriyat = Şuayb’ı yalanlayanlar sanki orada hiç oturmamışlardı! (Evet!) Şuayb’ı yalanlayanlar, kendileri hüsrâna uğrayanlar oldular.

 İbni Kesir = Şuayb'ı yalanlayanlar, zaten yurtlarında hiç oturmamış gibi oldular. Şuayb'ı yalanlamış olanlar; hüsrana uğrayanlar, işte onlar oldular.

 Kadri Çelik = Şuayb'ı yalanlamakta olanlar, sanki orada hiç yaşamamışlar gibi oldular. Şuayb'ı yalanlamakta olanlar, asıl büyük hüsrana uğrayanlar oldular.

 Muhammed Esed = Onlar ki Şuaybı yalancı çıkarmak isteyen kimselerdi: Sanki orada hiç yaşamamış gibi oldular. Onlar ki, Şuaybı yalancı çıkarmak isteyen kimselerdi. Kendileri kaybeden kimseler oldular!

 Mustafa İslamoğlu = Onlar ki Şuayb'i yalanlıyorlardı; kendilerine yalan oldular... Onlar ki Şuayb'i yalancı çıkarıyorlardı; kaybeden yine onlar oldu...

 Ömer Nasuhi Bilmen = Şuayb'ı tekzîp edenler, sanki orada hiç kalmamışlar gibi oldular. Şuayb'i yalanlayanlardır ki, en büyük zarara uğrayanlar onlar olmuşlardır.

 Ömer Öngüt = Şuayb'i yalanlayanlar sanki yurtlarında hiç oturmamış gibi oldular. Asıl ziyana uğrayanlar, Şuayb'i yalanlayanlar oldu.

 Şaban Piriş = (91-92.) Onları dehşetli bir sarsıntı tuttu ve oldukları yerde çöküp kaldılar. Şuayb’ı yalanlayanlar sanki orda hiç yaşamamış gibi oldular. Şuayb’ı yalanlayanların asıl kendileri mahvoldu.

 Sadık Türkmen = Orada hiç oturmamış gibi oldular, Şuayb’ı yalanlayanlar! Şuayb’ı yalanlayanlar, hüsrana uğrayanlar oldular!

 Seyyid Kutub = Şuayb'ı yalanlayanlar, sanki yurtlarında hiç oturmamış gibi oldular. Şuayb'ı yalanlayanlar, asıl hüsrana uğrayanlar, asıl mahvolanlar oldular.

 Suat Yıldırım = Şuayb’ı yalancı sayanlar... onlar değildi sanki vatanlarında, şen şakrak dolaşanlar!Şuayb’ı yalancı sayıp perişan etmek isteyenler... asıl perişan olanlar, işte onlar oldular.

 Süleyman Ateş = Şu'ayb'i yalanlayanlar, sanki yurtlarında hiç oturmamış gibi oldular. Şu'ayb'i yalanlayanlar... işte ziyana uğrayanlar, onlar oldular.

 Tefhim-ul Kuran = Şuayb'ı yalanlamakta olanlar, sanki orda 'hiç refah içinde yaşamamışlar' gibi oldular; Şuayb'ı yalanlamakta olanlar, asıl büyük hüsrana uğrayanlar oldular.

 Ümit Şimşek = Şuayb'ı yalanlayanlar, sanki orada hiç yaşamamış gibiydi. Asıl ziyan edenler, Şuayb'ı yalanlayanlar oldu.

 Yaşar Nuri Öztürk = Şuayb'ı yalanlayanlar sanki o yerde hiç şenlik kurmamışlardı. Şuayb'ı yalanlayanlar hüsrana saplananların ta kendileriydi.

 İskender Ali Mihr = Şuayb (A.S)’ı tekzib edenler (yalanlayanlar), sanki orada hiç var olmamış gibiydi. Şuayb (A.S)’ı yalanlayanlar, onlar hüsranda oldular (nefslerini hüsrana düşürdüler).

 İlyas Yorulmaz = Şuayb’ı yalanlayanlar sanki orada hiç yaşamamış gibi yok oldular. Aynı zamanda Şuayb’ı yalanlayanlar kaybedenlerden oldular.