Önceki Ayet Sonraki Ayet  
43. Sûre Zuhruf/83

 فَذَرْهُمْ يَخُوضُوا وَيَلْعَبُوا حَتَّى يُلَاقُوا يَوْمَهُمُ الَّذِي يُوعَدُونَ

  Fe zerhum yahûdû ve yel’abû hattâ yulâkû yevme humullezî yû’adûn(yû’adûne).

Kelime Karşılaştırma
fe : artık
zer-hum : onları bırak
yahûdû : (boş şeylere) dalsınlar
ve yel’abû : ve oynasınlar, oyalansınlar
hattâ : oluncaya kadar
yulâkû : mülâki olurlar, karşılaşırlar, kavuşurlar
yevme : gün
hum : onlar
ellezî : ki o
yûadûne : vaadolunurlar
Meal Yazanlar
Ayet Mealleri

 Diyanet İşleri = Bırak onları, tehdit edildikleri güne kavuşana kadar, (batıl inançlarına) dalsınlar ve (dünya hayatlarında) oynayadursunlar.

 Abdulbaki Gölpınarlı = Bırak onları, vaadedilen güne ulaşıncaya dek didinip oynasınlar.

 Abdullah Parlıyan = Onları bırak da, vaat edilen hesap günü ile karşılaşıncaya kadar boş işler ve konuşmalara dalıp oynasınlar.

 Adem Uğur = Sen bırak onları, kendilerine söz verilen günlerine kavuşuncaya kadar bâtıla dalsınlar, oynaya dursunlar.

 Ahmed Hulusi = Bırak onları, vadolundukları sürece kavuşuncaya kadar (dünyalarına) dalsınlar ve oynasınlar!

 Ahmet Tekin = Onları kendi hallerine bırak. Tehdit edildikleri günle karşılaşıncaya kadar, bâtıla dalıp, bilgisizce ileri geri konuşarak oynasınlar.

 Ahmet Varol = Artık sen onları bırak, vaadedildikleri günlerine kavuşuncaya kadar dalsın ve oynasınlar.

 Ali Bulaç = Artık onları bırak; onlara vadedilen günlerine kadar, dalsınlar ve oynaya dursunlar.

 Ali Fikri Yavuz = Şimdi bırak onları (bâtıl inançlarına) dalsınlar, oynaya dursunlar; tâ vaad edildikleri (kıyamet) günlerine kavuşuncaya kadar...

 Ali Ünal = Öyleyse bırak onları, kendilerine va’d edilen güne kavuşuncaya kadar daldıkları bâtıl (bataklıklarında) oyalanmaya, oynayıp eğlenmeye devam etsinler.

 Bayraktar Bayraklı = Uyarıldıkları güne kavuşuncaya kadar bırak onları; eğlenceye dalsınlar, oynasınlar!

 Bekir Sadak = Birak onlari, kendilerine soz verilen gune kavusana kadar, dalsinlar, oynasinlar.

 Celal Yıldırım = Bırak onları, (tehdîd anlamında) va'd olundukları günlerine kavuşuncaya kadar (inkâr ve azgınlıklarına) dalıp oynasınlar.

 Cemal Külünkoğlu = Bırak onları! Kendilerine vaadedilen (azap) günlerine kavuşuncaya kadar dalsın, oynayıp oyalansınlar!

 Diyanet İşleri (eski) = Bırak onları, kendilerine söz verilen güne kavuşana kadar, dalsınlar, oynasınlar.

 Diyanet Vakfi = Sen bırak onları, kendilerine söz verilen günlerine kavuşuncaya kadar bâtıla dalsınlar, oynaya dursunlar.

 Edip Yüksel = Bırak onları, kendilerine söz verilen günlerine kavuşuncaya kadar dalsınlar, oynasınlar.

 Elmalılı Hamdi Yazır = Şimdi bırak onları dalsınlar, oynıya dursunlar tâ va'dolundukları günlerine çatasıya kadar

 Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Şimdi bırak onları dalsınlar, oynaya dursunlar, va'dolunduklan günleri (gelip) çatasıya kadar!

 Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Şimdi sen bırak onları, tehdit edildikleri günlerine kavuşuncaya kadar batıla dalsınlar oynasınlar.

 Gültekin Onan = Artık onları bırak; onlara vadedilen günlerine kadar dalsınlar ve oynaya dursunlar.

 Harun Yıldırım = Artık onları bırak; va’dolundukları günlerine kavuşuncaya kadar dalsınlar ve oynayadursunlar.

 Hasan Basri Çantay = (Şimdilik) sen bırak onları, (baatılın içine) dalsınlar, (dünyâlarında) oynaya dursunlar. Nihayet (azâb ile) tehdîd edilmekde oldukları günlerine kavuşdurulacaklardır.

 Hayrat Neşriyat = O hâlde bırak onları, tehdîd edilegeldikleri günlerine kavuşuncaya kadar (bâtıla)dalsınlar, oynasınlar!

 İbni Kesir = Bırak onları, kendilerine vaadedilen güne ulaşıncaya kadar dalsınlar, oyalanıp dursunlar.

 Kadri Çelik = Artık sen onları bırak; onlar vaat edilen kendi günlerine kadar (batıl işlere) dalsınlar ve oynaya dursunlar.

 Muhammed Esed = Onları bırak da vaad edilen (Hesap) Günü ile karşılaşıncaya kadar beyhude konuşmalarla oyalansınlar ve (kelimelerle) oynayıp dursunlar!

 Mustafa İslamoğlu = Artık onları bırak, geleceği vaad olunan günlerine kavuşuncaya kadar lafazanlıkla oyalansınlar ve (kelimelerle) oynamayı sürdürsünler.

 Ömer Nasuhi Bilmen = Artık onları bırak, (beyhûde işlere) dalsınlar ve oyalanadursunlar. O vaadolundukları günlerine mülâki olacaklarına değin.

 Ömer Öngüt = Bırak onları! Kendilerine vâdedilen günlerine kavuşuncaya kadar dalsınlar, oynayıp dursunlar.

 Şaban Piriş = Bırak onları, kendilerine vaat edilen güne kavuşuncaya kadar dalsınlar ve oynaya dursunlar.

 Sadık Türkmen = Bırak onları dalsınlar ve oyalansınlar, kendilerine vadedilen günlerine kavuşuncaya kadar!

 Seyyid Kutub = Bırak onları, kendilerine söylenen günlerine kavuşuncaya kadar dalsın, oyalansınlar!

 Suat Yıldırım = Kendilerine bildirilen o hesap gününe kavuşuncaya kadar, onları kendi hallerine bırak, batıllarına dalsınlar, varsın oyalansınlar.

 Süleyman Ateş = Bırak onları, kendilerine söylenen günlerine kavuşuncaya kadar dalsın, oynasınlar.

 Tefhim-ul Kuran = Artık sen onları bırak; onlar vadedilen kendi günlerine kadar, dalsınlar ve oynaya dursunlar.

 Ümit Şimşek = Bırak onları, dalsınlar, eğlensinler, vaad edilen günlerine kavuşuncaya kadar.

 Yaşar Nuri Öztürk = Bırak onları, kendilerine vaat edilen günlerine kavuşuncaya değin dalıp gitsinler; oynayıp oyalansınlar!

 İskender Ali Mihr = Artık onları bırak! Vaadolundukları güne mülâki oluncaya (kavuşuncaya) kadar boş şeylere dalsınlar ve oynasınlar.

 İlyas Yorulmaz = Bırak onları, kendilerine vaat edilen azap onlara gelinceye kadar oyalanıp, oynasınlar.