Önceki Ayet Sonraki Ayet  
10. Sûre Yûnus/76

 فَلَمَّا جَاءهُمُ الْحَقُّ مِنْ عِندِنَا قَالُواْ إِنَّ هَذَا لَسِحْرٌ مُّبِينٌ

  Fe lemmâ câehumul hakku min indinâ kâlû inne hâzâ le sıhrun mubîn(mubînun).

Kelime Karşılaştırma
fe lemmâ : böylece, olduğu zaman
câe-humu el hakku : onlara hak geldi
min indi-nâ : katımızdan
kâlû : dediler
inne : muhakkak
hâzâ : bu
le sıhrun : mutlaka, muhakkak ki bir sihirdir
mubînun : apaçık, açıkça
Meal Yazanlar
Ayet Mealleri

 Diyanet İşleri = Katımızdan kendilerine hak (mucize) gelince, “Şüphesiz bu, apaçık bir sihirdir” dediler.

 Abdulbaki Gölpınarlı = Gerçek olan şey, katımızdan onlara gelince bu dediler, şüphe yok ki apaçık bir büyü.

 Abdullah Parlıyan = Öyle ki, kendilerine tarafımızdan gerçek olan kitabımız ve mucizeler geldiği zaman: “Bakın bu düpedüz bir büyü” dediler.

 Adem Uğur = Katımızdan onlara hak (mucize) gelince: "Bu elbette apaçık bir sihirdir" dediler.

 Ahmed Hulusi = İndîmizden onlara Hak geldiğinde: "Muhakkak ki bu apaçık bir sihirdir" dediler.

 Ahmet Tekin = Kendilerine tarafımızdan hak bir mûcize, doğru bilgiler gelince:'Bunlar kesinlikle, aklımızı etki altına alan apaçık bir sihirdir, bir aldatmacadır' dediler.

 Ahmet Varol = Onlara katımızdan gerçek gelince: 'Bu apaçık bir sihirdir' dediler.

 Ali Bulaç = Onlara katımızdan hak geldiği zaman, dediler ki: "Bu, kuşkusuz apaçık bir büyüdür."

 Ali Fikri Yavuz = Tarafımızdan kendilerine mûcize geldiği vakit, “ - Muhakkak bu açık bir sihirdir.” dediler.

 Ali Ünal = Tarafımızdan kendilerine gerçek ulaşınca, “Bu”, dediler, “besbelli bir büyü!”

 Bayraktar Bayraklı = Katımızdan onlara hak gelince, “Bu elbette apaçık bir sihirdir” dediler.

 Bekir Sadak = Gercek, katimizdan onlara gelince: «Dogrusu bu apacik bir buyudur» dediler.

 Celal Yıldırım = Onlara bizim katımızdan hak gelince, «bu ancak açık bir sihirdir» dediler.

 Cemal Külünkoğlu = Onlara tarafımızdan hak (mucize) ulaşınca: “Bu açık bir sihirdir” dediler.

 Diyanet İşleri (eski) = Gerçek, katımızdan onlara gelince: 'Doğrusu bu apaçık bir büyüdür' dediler.

 Diyanet Vakfi = Katımızdan onlara hak (mucize) gelince: «Bu elbette apaçık bir sihirdir» dediler.

 Edip Yüksel = Tarafımızdan kendilerine gerçek gelince, 'Bu apaçık bir büyüdür,' dediler.

 Elmalılı Hamdi Yazır = Tarafımızdan kendilerine hak geldiği vakıt her halde bu açık bir sihir dediler

 Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Tarafımızdan kendilerine hak gelince, «Muhakkak bu açık bir sihir!» dediler.

 Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Kendilerine tarafımızdan hak gelince, «Muhakkak ki bu, apaçık bir sihirdir.» dediler.

 Gültekin Onan = Onlara katımızdan hak geldiği zaman, dediler ki: "Bu, kuşkusuz apaçık bir büyüdür."

 Harun Yıldırım = Onlara katımızdan hak geldiği zaman, dediler ki: “Bu, kuşkusuz apaçık bir sihirdir.”

 Hasan Basri Çantay = Tarafımızdan kendilerine hak (mu'cize) geldiği vakit: «Her halde bu, apaçık bir sihirdir» dediler.

 Hayrat Neşriyat = Nihâyet onlara tarafımızdan hak gelince: 'Doğrusu bu apaçık bir sihirdir' dediler.

 İbni Kesir = Tarafımızdan kendilerine hak geldiği vakit; doğrusu bu, apaçık bir büyüdür, dediler.

 Kadri Çelik = Katımızdan onlara gerçek gelince, “Doğrusu bu apaçık bir büyüdür” dediler.

 Muhammed Esed = Öyle ki, kendilerine katımızdan hak geldiği zaman, "Bakın, bu düpedüz bir büyü!" dediler.

 Mustafa İslamoğlu = Şöyle ki: Katımızdan kendilerine hakikatin ta kendisi geldiği zaman dediler ki: "İşte bu kesinlikle ayan beyan bir sihirdir!"

 Ömer Nasuhi Bilmen = Vaktâ ki onlara Bizim tarafımızdan hak geldi, «Şüphe yok ki bu elbette apaçık bir sahirdir,» dediler.

 Ömer Öngüt = Katımızdan kendilerine hak geldiği zaman: “Doğrusu bu apaçık bir sihirdir. ” dediler.

 Şaban Piriş = Katımızdan onlara gerçek geldiği zaman, onlar: -Bu, apaçık bir sihirdir! demişlerdi.

 Sadık Türkmen = Onlara katımızdan gerçek gelince: “Şüphesiz bu, apaçık bir sihirdir” dediler.

 Seyyid Kutub = Bizim tarafımızdan gönderilen gerçek onlara ulaşınca, «Bu apaçık bir büyüdür» dediler.

 Suat Yıldırım = Onlara tarafımızdan gerçek ulaşınca: "Bu besbelli bir sihirdir." dediler.

 Süleyman Ateş = Onlara katımızdan gerçek gelince: "Bu, apaçık bir büyüdür." dediler.

 Tefhim-ul Kuran = Onlara katımızdan hak geldiği zaman, dediler ki: «Bu, kuşkusuz apaçık bir büyüdür.»

 Ümit Şimşek = Tarafımızdan onlara hak geldiğinde, 'Bu düpedüz bir büyü' dediler.

 Yaşar Nuri Öztürk = Gerçek, katımızdan onlara geldiğinde şöyle demişlerdi: "Hiç kuşkusuz, bu, apaçık bir büyüdür."

 İskender Ali Mihr = Böylece onlara katımızdan hak geldiği zaman: “Muhakkak ki bu, apaçık bir sihirdir.” dediler.

 İlyas Yorulmaz = Ne zamanki katımızdan onlara gerçekler gelse, bu apaçık bir sihirdir dediler.