Önceki Ayet Sonraki Ayet  
26. Sûre Şu’arâ/55

 وَإِنَّهُمْ لَنَا لَغَائِظُونَ

  Ve innehum lenâ le gâizûn(gâizûne).

Kelime Karşılaştırma
ve inne-hum : ve muhakkak onlar
lenâ : bize
le : gerçekten
gâizûne : kızdıranlar, öfkelendirenler (öfke duyanlar)
Meal Yazanlar
Ayet Mealleri

 Diyanet İşleri = “Şüphesiz onlar bize öfke duyuyorlar.”

 Abdulbaki Gölpınarlı = Ve hiç şüphe yok ki gene de bizi kızdırmadalar.

 Abdullah Parlıyan = Durum böyle iken, yine de bizi öfkelendirmişlerdir.

 Adem Uğur = (Böyle iken) kesinkes bizi öfkelendirmişlerdir.

 Ahmed Hulusi = "Ne var ki bizi öfkelendiriyorlar!"

 Ahmet Tekin = 'Böyleyken, onlar bize kin duyuyorlar, bizi öfkelendiriyorlar.'

 Ahmet Varol = Ve onlar bizi kızdırmaktadırlar.

 Ali Bulaç = "Ve elbette bize karşı da büyük bir öfke beslemektedirler.

 Ali Fikri Yavuz = Fakat onlar bizi kızdırıyorlar.

 Ali Ünal = “(Cirimlerine bakmadan,) bizi öfkelendiriyorlar.

 Bayraktar Bayraklı = (53-56) Bu arada Firavun, şehirlere, “Doğrusu bunlar, bizi öfkelendiren döküntü azınlıklardır; elbette hepimiz uyanık olmalıyız” diyen haberciler gönderdi.

 Bekir Sadak = (53-56) Bu arada Firavun sehirlere, «Dogrusu bunlar bizi ofkelendiren dokuntu azinliklardir; hepimiz tedbirli olmaliyiz» diyen munadiler gonderdi.

 Celal Yıldırım = Ve elbette bunlar bize karşı iyice kızgın olup (diş bilemektedirler).

 Cemal Külünkoğlu = (53-56) Firavun da şehirlere: “Gerçek şu ki; onlar (İsrailoğulları) azınlık olan dağınık bir topluluktur. (Buna rağmen) onlar bizi sürekli kızdırmaktadır. Biz ise, ihtiyatlı, koca bir topluluğuz” diye (çağıran asker) toplayıcılar gönderdi.

 Diyanet İşleri (eski) = (53-56) Bu arada Firavun şehirlere, 'Doğrusu bunlar bizi öfkelendiren döküntü azınlıklardır; hepimiz tedbirli olmalıyız' diyen münadiler gönderdi.

 Diyanet Vakfi = «(Böyle iken) kesinkes bizi öfkelendirmişlerdir.»

 Edip Yüksel = 'Bize karşı öfkeyle ayaklanmaktadırlar.'

 Elmalılı Hamdi Yazır = Fakat hakkımızda çok gayz besliyorlar

 Elmalılı (sadeleştirilmiş) = fakat hakkımızda çok kin ve nefret besliyorlar;

 Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = «(Böyle iken) hakkımızda çok gayz (öfke) besliyorlar.»

 Gültekin Onan = "Ve elbette bize karşı da büyük bir öfke beslemektedirler."

 Harun Yıldırım = "(Böyle iken) kesinkes bizi öfkelendirmişlerdir."

 Hasan Basri Çantay = «(Böyle iken) onlar mutlakaa bizi darıltıcıdırlar».

 Hayrat Neşriyat = 'Ve şübhesiz ki onlar, bizi gerçekten kızdıran kimselerdir.'

 İbni Kesir = Ve gerçekten bize de büyük bir öfke beslemektedirler.

 Kadri Çelik = “Ve şüphesiz bize karşı da büyük bir öfke besleyen kimselerdir.”

 Muhammed Esed = fakat kalpleri bize karşı kin ve nefretle dolu;

 Mustafa İslamoğlu = Buna rağmen onlar bize karşı hınçla dolular.

 Ömer Nasuhi Bilmen = «Ve muhakkak ki, onlar bizi elbette çok öfkelendirmekte bulunan kimselerdir.»

 Ömer Öngüt = “(Böyle iken) bizi öfkelendiriyorlar. ”

 Şaban Piriş = Üstelik onlar bize karşı öfkelidirler.

 Sadık Türkmen = Şüphesiz onlar bize, kin ve öfke duymaktadırlar.

 Seyyid Kutub = Fakat bizi öfkelendiriyorlar.

 Suat Yıldırım = "Fakat bize karşı kızgın olup diş bilemektedirler.

 Süleyman Ateş = "Bizi kızdırmaktadırlar."

 Tefhim-ul Kuran = «Ve şüphesiz bize karşı da büyük bir öfke beslemektedirler.

 Ümit Şimşek = 'Fakat bize karşı kin besliyorlar.

 Yaşar Nuri Öztürk = "Fakat bize gerçekten öfke püskürüyolar."

 İskender Ali Mihr = Ve muhakkak ki onlar, gerçekten bizi çok öfkelendiren (bize karşı çok öfke duyan) (bir toplum).

 İlyas Yorulmaz = “Bize karşı büyük öfkeleri kinleri var. ”