Önceki Ayet Sonraki Ayet  
10. Sûre Yûnus/43

 وَمِنهُم مَّن يَنظُرُ إِلَيْكَ أَفَأَنتَ تَهْدِي الْعُمْيَ وَلَوْ كَانُواْ لاَ يُبْصِرُونَ

  Ve minhum men yanzuru ileyke, e fe ente tehdil umye ve lev kânû lâ yubsırûn(yubsırûne).

Kelime Karşılaştırma
ve min-hum : ve onlardan (var)
men yanzuru : bakan kimseler
ileyke : sana
e fe ente : artık, sen mi
tehdi : hidayete erdireceksin
el umye : kör olan, âmâ
ve lev : ve ise, eğer
kânû : oldular
lâ yubsırûne : görmüyorlar (basar hassaları çalışmıyor)
Meal Yazanlar
Ayet Mealleri

 Diyanet İşleri = İçlerinden sana bakanlar da vardır. Fakat körlere, hele gerçeği görmüyorlarsa, sen mi doğru yolu göstereceksin?

 Abdulbaki Gölpınarlı = Onlardan sana bakan da var, fakat sen, üstelik bir de kör olanlara doğru yolu gösterebilir misin hiç?

 Abdullah Parlıyan = Ve yine onların arasında, sana ve mucizelerine bakıyormuş gibi yapanlar var; ama eğer kör iseler göremiyorlarsa, sen körlere doğru yolu gösterebilir misin?

 Adem Uğur = Onlardan sana bakan da vardır. Fakat -hele (gerçeği) göremiyorlarsa- körleri sen mi doğru yola ileteceksin?

 Ahmed Hulusi = Onlardan sana bakanlar da vardır. . . Körlere doğru yolu gösterebilir misin, basîretten yoksunlarsa?

 Ahmet Tekin = İnanmayanlar arasında, senin peygamberlik alâmetlerini müşahede edip de seni tasdik etmeyenler de var. Sen, hakikati görmek istemeyerek kör kesilenlere, üstelik basîretleri de yoksa, hak yolu gösterebilir misin?

 Ahmet Varol = Onlardan sana bakanlar da var. Eğer görmüyorlarsa sen körleri doğru yola iletebilecek misin?

 Ali Bulaç = Ve sana bakacak olanlar vardır. Ama kör olanları -üstelik basiretleri de yoksa- sen mi doğru yola ulaştıracaksın?

 Ali Fikri Yavuz = İçlerinden sana bakanlar (Peygamberliğine delâlet eden mûcizeleri gördükleri halde iman etmiyenler) de var. Fakat anlayış gözleri de yokken körlere sen mi hidâyet edeceksin?

 Ali Ünal = İçlerinde sana bakanlar da var. Fakat üstelik bir de basiretleri kapalıysa, körleri sen mi doğru yola ileteceksin?

 Bayraktar Bayraklı = Onlardan sana bakanlar da vardır. Peki, körleri sen mi doğru yola ileteceksin? Hele gönül gözleriyle de görmüyorlarsa!

 Bekir Sadak = Aralarinda sana bakan vardir. Sen korleri, gormezlerken dogru yola iletebilir misin?

 Celal Yıldırım = İçlerinden bir kısmı da sana bakar; sen körlere —hele bir de göremiyorlarsa— yol gösterebilir misin ?

 Cemal Külünkoğlu = İçlerinden sana bakanlar da vardır. Fakat (hakikati) görmek istemiyorlarsa, sen körlere doğru yolu gösterebilir misin?

 Diyanet İşleri (eski) = Aralarında sana bakan vardır. Sen körleri, görmezlerken doğru yola iletebilir misin?

 Diyanet Vakfi = Onlardan sana bakan da vardır. Fakat -hele (gerçeği) göremiyorlarsa- körleri sen mi doğru yola ileteceksin?

 Edip Yüksel = Onlardan sana bakanlar da var; görüşü olmayan körleri sen mi doğruya ileteceksin?

 Elmalılı Hamdi Yazır = İçlerinden sana bakanlar da var, fakat basıretleri de yokken körlere sen mi hidayet edeceksin?

 Elmalılı (sadeleştirilmiş) = İçlerinden sana bakanlar da var; ama basiretleri de yokken sen mi hidayet edeceksin?

 Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = İçlerinden sana bakanlar da var. Fakat sen, körlere, üstelik basiretleri de yoksa hidayet edip yol gösterebilecek misin?

 Gültekin Onan = Ve sana bakacak olanlar vardır. Ama kör olanları -üstelik basiretleri de yoksa- sen mi doğru yola ulaştıracaksın.

 Harun Yıldırım = Aralarından sana bakanlar da vardır. Ama kör olanları –üstelik basiretleri de yoksa sen mi doğru yola ulaştıracaksın?

 Hasan Basri Çantay = İçlerinden sana bakanlar da vardır. Fakat körlere sen mi doğru yolu göstereceksin? Hele (kalb gözlerinden de) görmez olurlarsa!.

 Hayrat Neşriyat = Onlardan sana bakan(lar) da vardır. Fakat (görmek istemeyen) o körleri, üstelik(kalb gözleriyle de) görmüyorlarsa, sen mi hidâyete erdireceksin?

 İbni Kesir = İçlerinde sana bakanlar da vardır. Körlere sen mi yol göstereceksin? Üstelik hiç görmüyorlarsa.

 Kadri Çelik = Aralarında sana bakan vardır. Sen körleri, üstelik de basiretleri yoksa hidayet edebilir misin?

 Muhammed Esed = Ve yine onların aralarında sana bakıyormuş gibi yapanlar var; ama, eğer göremiyorlarsa, sen hiç körlere doğru yolu gösterebilir misin?

 Mustafa İslamoğlu = Yine onlar arasında sana (sanki görürmüş gibi) bakanlar var; iyi de, eğer basiretleri bağlı ise sen (böylesi) körlerin görmesini sağlayabilir misin?

 Ömer Nasuhi Bilmen = Ve onlardan sana bakanlar da vardır. Ya sen körlere, göremez kimseler de olsalar doğru yolu gösterebilir misin?

 Ömer Öngüt = İçlerinden sana bakanlar da vardır. Fakat körlere sen mi doğru yolu göstereceksin? Üstelik de hiç görmüyorlarsa!

 Şaban Piriş = -Onlardan sana bakanlar vardır. Basiretlerini kaybetmişlerse körlere sen mi yol göstereceksin?

 Sadık Türkmen = Içlerinden, sana bakan kimseler de vardır. Körleri (görüp düşünmeyenleri) doğru yola götürecek sen misin? Üstelik, basiretleriyle de görmüyorlarsa!

 Seyyid Kutub = Onların arasında sana bakanlar da vardır. Fakat görme yeteneğinden bütünü ile yoksun körleri, sen doğru yola iletebilir misin?

 Suat Yıldırım = Onların arasında sana bakanlar da var. Fakat gözleri görmeyenlere sen nasıl doğru yolu gösterebilirsin, hele basiretleri de yoksa!

 Süleyman Ateş = İçlerinden sana bakanlar da var. Fakat körleri sen mi yola götüreceksin? Hele sezgileriyle de görmüyorlarsa?

 Tefhim-ul Kuran = Ve onlardan sana bakacak olanlar vardır. Ama kör olanları -üstelik basiretleri de yoksa- sen mi doğru yola ulaştıracaksın?

 Ümit Şimşek = Onlardan sana bakanlar da vardır. Fakat körlere, üstelik kalp gözleri de görmüyorsa, sen yol gösterebilir misin?

 Yaşar Nuri Öztürk = Onlardan sana bakanlar da vardır. Peki, körlere sen mi kılavuzluk edeceksin? Hele, kalp gözleriyle de görmüyorlarsa!

 İskender Ali Mihr = Ve onlardan sana bakanlar var, fakat eğer onlar görmüyorlarsa (basar hassaları çalışmıyorsa) âmâları sen mi hidayete erdireceksin?

 İlyas Yorulmaz = Onların içinden seni gözetleyip izleyenler var. Eğer onlar gerçekleri görmüyorlarsa, sen mi körleşmiş olanlara doğru yolu göstereceksin?