Önceki Ayet Sonraki Ayet  
51. Sûre Zâriyât/42

 مَا تَذَرُ مِن شَيْءٍ أَتَتْ عَلَيْهِ إِلَّا جَعَلَتْهُ كَالرَّمِيمِ

  Mâ tezeru min şey’in etet aleyhi illâ cealethu ker remîm(remîmi).

Kelime Karşılaştırma
mâ tezeru : bırakmıyor
min şey’in : bir şey
etet : geldi
aleyhi : onun üzerine
illâ : den başka, ancak, mutlaka
cealet-hu : onu kıldı, yaptı
ke : gibi
er remîmi : çürümüş, ufalanmış, kül gibi toz halinde
Meal Yazanlar
Ayet Mealleri

 Diyanet İşleri = Üzerine uğradığı hiçbir şeyi bırakmıyor, mutlaka onu kül ediyordu.

 Abdulbaki Gölpınarlı = Nereden geçmiş, neye dokunmuşsa orasını ve o şeyi çürümüş kemiğe döndürmüştü.

 Abdullah Parlıyan = Bu kasırga geçtiği her yerde, hiç birşey bırakmadı, herşeyi çürümüş kemiklere ve küle çevirdi.

 Adem Uğur = Üzerinden geçtiği şeyi canlı bırakmıyor, onu kül edip savuruyordu.

 Ahmed Hulusi = Üzerine geldiği hiçbir şeyi ayakta bırakmıyor, onu un ufak kılıyordu!

 Ahmet Tekin = Üzerinden geçtiği hiçbir şeyi canlı bırakmıyor, kül haline getiriyordu.

 Ahmet Varol = Üzerinden geçtiği hiçbir şey bırakmaksızın hepsini kül gibi ediyordu.

 Ali Bulaç = Üzerinden geçtiği hiçbir şeyi bırakmıyor, mutlaka çürütüp kül gibi dağıtıyordu.

 Ali Fikri Yavuz = Öyle bir rüzgâr ki, uğradığı bir şeyi bırakmıyor, mutlak onu kül gibi savuruyordu.

 Ali Ünal = Önüne her ne çıkarsa çıksın, âdeta bir kül halinde savuruyordu.

 Bayraktar Bayraklı = Üzerinden geçtiği şeyi canlı bırakmıyor, onu kül edip savuruyordu.

 Bekir Sadak = (41-42) Ad milletinin basindan gecende de ibret vardir: Onlarin uzerine, ugradigi her seyi birakmayip toza ceviren kuru bir ruzgar gonderdik.

 Celal Yıldırım = (Kasırga) nerenin üzerine uğradıysa mutlaka orayı kül haline çeviriyordu.

 Cemal Külünkoğlu = O, Üzerinden geçtiği hiçbir şeyi bırakmıyor, mutlaka çürütüp kül gibi dağıtıyordu.

 Diyanet İşleri (eski) = (41-42) Ad milletinin başından geçende de ibret vardır: Onların üzerine, uğradığı her şeyi bırakmayıp toza çeviren kuru bir rüzgar gönderdik.

 Diyanet Vakfi = Üzerinden geçtiği şeyi canlı bırakmıyor, onu kül edip savuruyordu.

 Edip Yüksel = Rastgeldiği her şeyi toz toprağa çeviriyordu.

 Elmalılı Hamdi Yazır = Uğradığı bir şey'i bırakmıyor, mutlak onu çürütüp kül gibi ediyordu

 Elmalılı (sadeleştirilmiş) = (O rüzgar) uğradığı hiçbir şeyi bırakmıyor, mutlaka onu çürütüp kül gibi ediyordu.

 Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = O rüzgar üzerine uğradığı hiçbir şeyi bırakmıyor, mutlaka onu kül gibi dağıtıyordu.

 Gültekin Onan = Üzerinden geçtiği hiçbir şeyi bırakmıyor, mutlaka çürütüp kül gibi dağıtıyordu.

 Harun Yıldırım = Üzerinden geçtiği hiç bir şeyi bırakmıyor, mutlaka çürütüp kül gibi dağıtıyordu.

 Hasan Basri Çantay = (Öyle bir rüzgâr ki) her uğradığı şey'i (yerinde) bırakmıyor, mutlakaa onu kül gibi savuruyordu.

 Hayrat Neşriyat = (O,) üzerinden geçtiği hiçbir şeyi bırakmıyor, mutlaka onu toz gibi ediyordu!

 İbni Kesir = İsabet ettiği şeyi bırakmayıp toza çeviriyordu.

 Kadri Çelik = (O rüzgâr) Uğradığı hiçbir şeyi bırakmıyor, mutlaka kemik gibi çürütüp kül ediyordu.

 Muhammed Esed = (bu kasırga) geçtiği yerde hiçbir şey bırakmadı ve (her şeyi) çürümüş kemiklere benzetti.

 Mustafa İslamoğlu = (Bu fırtına) geçtiği yerde hiçbir şey bırakmadı, hepsini kül edip göğe savurdu.

 Ömer Nasuhi Bilmen = (41-42) Ve Âd (kavminin kıssasında da (ibret vardır). O vakit ki, onların üzerine faidesiz, muzır rüzgarı gönderdik. Üzerine her uğradığı şeyi bırakmıyordu, illâ ki, onu çürümüş bir kül gibi kılmış oluyordu.

 Ömer Öngüt = Üzerinden geçtiği şeyi canlı bırakmıyor, onu kül edip savuruyordu.

 Şaban Piriş = Dokunduğu her şeyi çürük kemik gibi yapmıştı.

 Sadık Türkmen = Üzerinden geçtiği hiçbir şeyi bırakmıyor, ancak onu kül gibi yapıp dağıtıyordu.

 Seyyid Kutub = Üzerinden geçtiği şeyi canlı bırakmıyor, onu kül edip savuruyordu.

 Suat Yıldırım = Bu rüzgâr, uğradığı her şeyi derhal kül gibi savuruyordu.

 Süleyman Ateş = Üzerinden geçtiği hiçbir şeyi bırakmıyor, onu kül gibi ediyordu.

 Tefhim-ul Kuran = Üzerinden geçtiği her şeyi (olduğu gibi) bırakmıyor, mutlaka onu çürütüp kül gibi dağıtıyordu.

 Ümit Şimşek = Bir rüzgâr ki, dokunduğu herşeyi küle çeviriyordu.

 Yaşar Nuri Öztürk = Üzerinden geçtiği her şeyi kül haline getirmeden bırakmıyordu.

 İskender Ali Mihr = (O rüzgâr), üzerinden geçtiği (hiç)bir şeyi bırakmayarak, mutlaka kül gibi toz haline getirdi.

 İlyas Yorulmaz = O rüzgâr, üzerine geldiği her şeyi biçilmiş ot gibi, ayakta bırakmadı.