Önceki Ayet Sonraki Ayet  
74. Sûre Müddessir/40

 فِي جَنَّاتٍ يَتَسَاءلُونَ

  Fî cennâtin, yetesâelûn(yetesâelûne).

Kelime Karşılaştırma
: içinde
cennâtin : cennetler
yetesâelûne : karşılıklı sorarlar, birbirlerine sorarlar
Meal Yazanlar
Ayet Mealleri

 Diyanet İşleri = (40-42) Onlar cennetlerdedirler. Birbirlerine suçlular hakkında sorular sorarlar ve dönüp onlara şöyle derler: “Sizi Sekar’a (cehenneme) ne soktu?”

 Abdulbaki Gölpınarlı = Cennetlerdedir onlar, soralar, konuşurlar.

 Abdullah Parlıyan = Onlar cennet bahçelerinde oturup, konuşup soracaklar,

 Adem Uğur = Onlar cennetler içinde sorarlar.

 Ahmed Hulusi = Cennetlerdedirler. . . Sorarlar;

 Ahmet Tekin = Cennetlerde birbirlerine sual soruyorlar.

 Ahmet Varol = (Onlar) cennetlerdedirler. Birbirlerine sorarlar.

 Ali Bulaç = Onlar cennetlerdedirler; birbirlerine sorarlar.

 Ali Fikri Yavuz = Cennetlerdedirler; sorarlar.

 Ali Ünal = Onlar, (güzelliği dünyada iken idrak edilemez) cennetlerdedir. Aralarında konuşurlar.

 Bayraktar Bayraklı = (39-42) Ancak sağdakiler hariçtir. Onlar cennetlerde olacak ve suçlulara soracaklardır. “Sizi Sekar'a sürükleyen nedir?”

 Bekir Sadak = (39-42) Ancak, defteri sagdan verilenler boyle degildir; onlar cennettedirler. Suclulara: «Sizi bu yakici atese surukleyen nedir?» diye sorarlar.

 Celal Yıldırım = (40-41) Cennetlerde, suçlu günahkârlar hakkında birbirlerinden sorarlar :

 Cemal Külünkoğlu = (40-42) Onlar cennetlerdedirler. Suçlular: “Sizi şu cehenneme sürükleyip iten nedir?” (diye uzaktan sorarlar.)

 Diyanet İşleri (eski) = (39-42) Ancak, defteri sağdan verilenler böyle değildir; onlar cennettedirler. Suçlulara: 'Sizi bu yakıcı ateşe sürükleyen nedir?' diye sorarlar.

 Diyanet Vakfi = (40-42) Onlar cennetler içindedir. Günahkârlara: Sizi şu yakıcı ateşe sokan nedir? diye uzaktan uzağa sorarlar.

 Edip Yüksel = Cennetler içindedirler, sorarlar,

 Elmalılı Hamdi Yazır = Cennetlerdedir, soruşdururlar

 Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Cennetlerdedir; soruşur dururlar

 Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Onlar cennettedirler, sorup dururlar.

 Gültekin Onan = Onlar cennetlerdedirler; birbirlerine sorarlar.

 Harun Yıldırım = Cennetlerde soruştururlar,

 Hasan Basri Çantay = (Onlar) cennetlerdedirler. Soruşurlar,

 Hayrat Neşriyat = (40-41) (Onlar) Cennetlerdedir; birbirlerine suçlular(ın hâlin)den sorarlar.

 İbni Kesir = Cennetlerdedirler. Sorarlar,

 Kadri Çelik = Onlar cennetlerdedirler; birbirlerine sorarlar.

 Muhammed Esed = onlar (cennet) bahçelerinde (oturarak) soracaklar

 Mustafa İslamoğlu = (Onlar) cennetlerde, hep bir ağızdan soracaklar

 Ömer Nasuhi Bilmen = (39-40) Ashâb-ı Yemîn ise müstesna. Onlar cennetlerdedirler, soruşurlar.

 Ömer Öngüt = Onlar cennetlerdedirler. (Uzaktan uzağa) sorarlar:

 Şaban Piriş = Cennettedirler. Ve soruştururlar.

 Sadık Türkmen = Onlar cennet bahçelerinden (cehennemliklere) sorarlar,

 Seyyid Kutub = Onlar cennetlerde ağırlanırlar. Sorarlar.

 Suat Yıldırım = (40-42) Onlar mutlaka cennetlerde mücrimlerin durumu hakkında, kendi aralarında konuşurlar. O suçlulara: "Neydi bu cehenneme sizi sürükleyen?" diye sorulur.

 Süleyman Ateş = Onlar cennetler içinde soruyorlar;

 Tefhim-ul Kuran = Onlar cennetlerdedirler; birbirlerine sorarlar.

 Ümit Şimşek = Onlar Cennetlerde, soruşturmaktadırlar.

 Yaşar Nuri Öztürk = Bahçelerdedirler. Birbirlerine soruyorlar,

 İskender Ali Mihr = Onlar cennetlerdedir. (Diğerlerine) sorarlar.

 İlyas Yorulmaz = Cennet içinde karşılıklı soru sorarlar.