Önceki Ayet Sonraki Ayet  
27. Sûre Neml/4

 إِنَّ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ زَيَّنَّا لَهُمْ أَعْمَالَهُمْ فَهُمْ يَعْمَهُونَ

  İnnellezîne lâ yu’minûne bil âhirati zeyyennâ lehum a’mâlehum fe hum ya’mehûn(ya’mehûne).

Kelime Karşılaştırma
inne ellezîne : muhakkak ki onlar
lâ yu’minûne : mü’min olmazlar, inanmazlar
bi el âhireti : ahirete (Allah’a ruhun ulaşmasına)
zeyyennâ : süsledik
lehum : onlar için, onlara
a’mâle-hum : onların amelleri, amelleri
fe : böylece
hum : onlar
ya’mehûne : (şaşkın bir halde) bocalarlar
Meal Yazanlar
Ayet Mealleri

 Diyanet İşleri = Şüphesiz, ahiret hayatına inanmayanların işlerini biz kendilerine güzel göstermişizdir de o yüzden bocalayıp dururlar.

 Abdulbaki Gölpınarlı = Âhirete inanmayanların işledikleri işleri bezedik de artık onlar, şaşkın bir halde kalakaldılar.

 Abdullah Parlıyan = Ahirete inanmayanlara gelince; biz onlara kendi yapmakta olduklarını süsleyivermişiz; böylece onlar, 'körlük içinde şaşkınca dolaşmaktadırlar.'

 Adem Uğur = Şüphesiz biz, ahirete inanmayanların işlerini kendilerine süslü gösterdik; o yüzden bocalar dururlar.

 Ahmed Hulusi = Ölümsüz gelecek yaşamlarına iman etmeyenlere gelince; onların yaptıkları işleri kendilerine süsleyip (keyifli) gösterdik; artık onlar (hakikate) kör ve şaşkın, (ortalıkta) bocalar dururlar!

 Ahmet Tekin = Âhirete, ebedî yurda inanmayanlara biz, amellerini süsleyip güzel gösterdik. Onlar ilerisini göremezler, bocalayıp dururlar.

 Ahmet Varol = Şüphesiz ahirete inanmayanların yaptıklarını kendilerine süslemişizdir. Bu yüzden onlar körü körüne bocalarlar.

 Ali Bulaç = Ahirete inanmayanlara gelince; biz onlara kendi yaptıklarını süslemişiz, böylece onlar, 'körlük içinde şaşkınca dolaşırlar'.

 Ali Fikri Yavuz = Ahirete inanmıyanların âmellerini, kendilerine süslü göstermişiz de, onlar hakkı göremiyorlar.

 Ali Ünal = Âhiret’e inanmayanlara gelince, (inkârları sebebiyle) bütün (kötü) işlerini ve davranışlarını kendilerine güzel gösterdik; onlar, (ölmüş kalbleriyle dünya hayatları adına) endişeler içinde bocalar dururlar.

 Bayraktar Bayraklı = Âhirete inanmayanların amellerini kendilerine süslemişizdir, onlar körü körüne bocalarlar.

 Bekir Sadak = Ahirete inanmayanlarin yaptiklari isleri kendilerine guzel gostermisizdir; bu yuzden koru korune bocalarlar.

 Celal Yıldırım = Âhiret'e inanmayanlara ise amellerini süsleyip çekici kıldık da o sebeple onlar (inkâr ve azgınlıkları içinde) bocalayıp dururlar.

 Cemal Külünkoğlu = Ahirete inanmayanlar var ya; onlara yaptıkları (kötü) işleri güzel gösterdik. Bu yüzden onlar sapıklıkları içinde bocalayıp dururlar.

 Diyanet İşleri (eski) = Ahirete inanmayanların yaptıkları işleri kendilerine güzel göstermişizdir; bu yüzden körü körüne bocalarlar.

 Diyanet Vakfi = Şüphesiz biz, ahirete inanmayanların işlerini kendilerine süslü gösterdik; o yüzden bocalar dururlar.

 Edip Yüksel = Ahirete inanmıyanların ise yaptıklarını kendilerine süslü göstermişizdir, bocalayıp dururlar.

 Elmalılı Hamdi Yazır = Çünkü Âhırete inanmıyanların yaptıklarını kendilerine müzeyyen göstermişizdir de onlar ilerisini görmezler, kalbleri körelmiştir

 Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Ahirete inanmayanların yaptıklarını kendilerine süslü göstermişizdir de onlar ilerisini göremezler, kalpleri körelmiştir.

 Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Şüphesiz biz, ahirete inanmayanların işlerini kendilerine süslü gösterdik de onlar ilerisini göremezler, kalpleri körelmiştir.

 Gültekin Onan = Ahirete inanmayanlara gelince; biz onlara kendi yaptıklarını süslemişiz, böylece onlar, 'körlük içinde şaşkınca dolaşırlar'.

 Harun Yıldırım = Şüphesiz biz, ahirete inanmayanların işlerini kendilerine süslü gösterdik; o yüzden bocalar dururlar.

 Hasan Basri Çantay = Biz, âhirete inanmayanların (kötü) amel (ve hareket) lerini kendileri için süslemişizdir de (kalbleri kör olarak) şaşırıb kalmakdadırlar.

 Hayrat Neşriyat = Şübhesiz ki âhirete inanmayanların (kötü) amellerini kendilerine süslü gösterdik; bu yüzden onlar bocalayıp dururlar.

 İbni Kesir = Ahirete inanmayanlara gelince; muhakkak ki onlara, yaptıklarını güzel göstermişizdir. Bu yüzden şaşırıp kalmaktadırlar.

 Kadri Çelik = Ahirete inanmayanlar (var ya), biz onlara kendi yapmakta olduklarını süsleyivermişiz de böylece onlar, körlük içinde şaşkınca dolaşmaktadırlar.

 Muhammed Esed = Ahirete inanmayanlara gelince, onlara yapıp ettiklerini güzel göstermişizdir; bu yüzden, körcesine bocalayıp durmaktadırlar.

 Mustafa İslamoğlu = Ahirete inanmayanlara gelince... Biz onlara yapıp ettiklerini süslemişizdir; bu yüzden onlar saplandıkları (kuşku) bataklığında debelenip dururlar;

 Ömer Nasuhi Bilmen = Şüphe yok o kimseler, ki ahirete inanmazlar, onlar için yaptıklarını süslemişizdir. Artık onlar mütehayyirane bir halde bulunurlar.

 Ömer Öngüt = Hiç şüphesiz ki biz ahirete inanmayanların yaptıkları işleri kendilerine süslü gösterdik. O yüzden bocalar dururlar.

 Şaban Piriş = Ahirete inanmayanlar ise, biz onlara amellerini süsledik de onlar bocalayıp dururlar.

 Sadık Türkmen = Gelecekteki sonsuzluğa inanmayan kimselere gelince; onların işleri kendilerine süslü geliyor, onlar körü körüne bocalayıp duruyorlar!

 Seyyid Kutub = ahirete inanmayanlara gelince onlara yaptıkları kötü işleri güzel gösteririz de sapıklıkları içinde bilinçsizce debelenirler.

 Suat Yıldırım = Biz âhirete iman etmeyenlere yaptıkları işleri süsledik, o yüzden onlar körelmiş bir vaziyette bocalar dururlar.

 Süleyman Ateş = Âhirete inanmayanların işlerini kendilerine süslemişizdir, onlar körü körüne bocalarlar.

 Tefhim-ul Kuran = Ahirete inanmayanlara gelince; biz onlara kendi yapmakta olduklarını süsleyivermişiz; böylece onlar, 'körlük içinde şaşkınca dolaşmaktadırlar.'

 Ümit Şimşek = Âhirete inanmayanlara ise, Biz yaptıklarını hoş gösterdik; onun için böyle bocalayıp dururlar.

 Yaşar Nuri Öztürk = Şu bir gerçek ki, âhirete inanmayanların amellerini biz, kendileri için süsleyip püsledik. Bu yüzden onlar kalpleri körelmiş olarak şaşkınlık içinde bocalar dururlar.

 İskender Ali Mihr = Muhakkak ki ahirete (ruhun Allah’a ulaşması) inanmayanlara, onların amellerini süsledik. Böylece onlar, (şaşkın bir halde) bocalarlar.

 İlyas Yorulmaz = Ahiret gününe inanmayanların yaptıklarını, kendilerine süslü gösterdik. Yaptıklarıyla oyalanıp dururlar.