Önceki Ayet Sonraki Ayet  
83. Sûre Mutaffifîn/32

 وَإِذَا رَأَوْهُمْ قَالُوا إِنَّ هَؤُلَاء لَضَالُّونَ

  Ve izâ raevhum kâlû inne hâulâi le dâllûn(dâllûne).

Kelime Karşılaştırma
ve izâ : ve olduğu zaman
reev-hum : onları gördüler
kâlû : dediler
inne : muhakkak ki
hâulâi : işte onlar
le : mutlaka, elbette, gerçekten
dâllûne : dalâlette olanlar
Meal Yazanlar
Ayet Mealleri

 Diyanet İşleri = Mü’minleri gördükleri vakit, “Hiç şüphe yok, şunlar sapık kimselerdir” diyorlardı.

 Abdulbaki Gölpınarlı = Ve onları görünce de şüphe yok ki derler bunlar, elbette sapıklar.

 Abdullah Parlıyan = ve ne zaman inananları görseler onlara: “Yazık, bu insanlar doğru yoldan sapmış” derler.

 Adem Uğur = Müminleri gördüklerinde: "Şüphesiz bunlar sapıtmış" derlerdi.

 Ahmed Hulusi = Onları (iman edenleri) gördüklerinde: "Muhakkak ki bunlar, elbette sapkınlardır" derlerdi.

 Ahmet Tekin = Mü’minleri gördükleri zaman:'İşte bunlar yanılgı içindeler.' diyorlardı.

 Ahmet Varol = Onları gördüklerinde: 'Bunlar hiç şüphesiz sapıklardır' derlerdi.

 Ali Bulaç = Onları gördükleri zaman ise: "Bunlar elbette şaşkın sapıklardır" derlerdi.

 Ali Fikri Yavuz = Müminleri gördükleri vakit: “- İşte bunlar sapıklardır.” diyorlardı.

 Ali Ünal = Onları gördükleri zaman, “Şunlar, gerçekten sapıtmış tipler!” diyorlardı.

 Bayraktar Bayraklı = Müminleri gördüklerinde, “Şüphesiz bunlar sapıtmışlardır” derlerdi.

 Bekir Sadak = Inananlari gordukleri zaman: «Dogrusu bunlar sapik olanlardir» derlerdi.

 Celal Yıldırım = Ve imân edenleri gördükleri vakit, «bunlar hiç şüphesiz sapıtmışlardır» derlerdi.

 Cemal Külünkoğlu = İnananları gördükleri vakit: “İşte bunlar sapıklardır” diyorlardı.

 Diyanet İşleri (eski) = İnananları gördükleri zaman: 'Doğrusu bunlar sapık olanlardır' derlerdi.

 Diyanet Vakfi = Müminleri gördüklerinde: «Şüphesiz bunlar sapıtmış» derlerdi.

 Edip Yüksel = Onları gördüklerinde, 'Bunlar sapıklardır!' derlerdi.

 Elmalılı Hamdi Yazır = Ve onları gördükleri vakıt ha, işte bunlar sapıklar diyorlardı

 Elmalılı (sadeleştirilmiş) = İnananları gördüklerinde: «İşte bunlar sapıklar!» diyorlardı.

 Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Müminleri gördükleri vakit; «işte bunlar sapıklar» diyorlardı.

 Gültekin Onan = Onları gördükleri zaman ise: "Bunlar elbette şaşkın sapıklardır" derlerdi.

 Harun Yıldırım = Onları gördüklerinde derlerdi ki: “Şüphe yok ki bunlar, sapmışlar.”

 Hasan Basri Çantay = Onları gördükleri zaman «Bunlar muhakkak sapıklardır» terlerdi.

 Hayrat Neşriyat = Ve onları gördüklerinde: 'Şübhesiz bunlar gerçekten sapıtmış kimseler!' derlerdi.

 İbni Kesir = Onları gördükleri vakit; muhakkak bunlar sapıklardır, derlerdi.

 Kadri Çelik = Onları gördükleri zaman ise, “Bunlar kuşkusuz sapıklardır” derlerdi.

 Muhammed Esed = ve ne zaman (inananları) görseler, onlara: "Yazık, bu (insa)nlar doğru yoldan sapmış!" derler.

 Mustafa İslamoğlu = ve iman edenleri her gördüklerinde "Bunlar iyiden sapıtmış" derlerdi.

 Ömer Nasuhi Bilmen = Ve onları gördükleri vakit derlerdi ki: «İşte bunlar sapıklardır.»

 Ömer Öngüt = İnananları gördüklerinde: "Bunlar sapık insanlar!" derlerdi.

 Şaban Piriş = Onları gördükleri zaman: -İşte bunlar, doğru yoldan sapmış derlerdi.

 Sadık Türkmen = Onları gördüklerinde: “Kuşkusuz, işte bunlar sapmış olanlardır” derlerdi.

 Seyyid Kutub = İnananları gördüklerinde «Bunlar sapıklardır» derlerdi.

 Suat Yıldırım = Onları gördükleri zaman: "Şunlar kaçık insanlar, anormal tipler!" derlerdi.

 Süleyman Ateş = İnananları gördüklerinde: "Şunlar sapık insanlar" derlerdi.

 Tefhim-ul Kuran = Onları gördükleri zaman ise: «Bunlar kuşkusuz şaşkın sapıklardır» derlerdi.

 Ümit Şimşek = Onları gördüklerinde ise 'İşte bunlar sapıklar' derlerdi.

 Yaşar Nuri Öztürk = İnananları gördüklerinde: "Şunlar var ya! Şaşkın, sapık bunlar!" derlerdi.

 İskender Ali Mihr = Ve onları gördükleri zaman: “Muhakkak ki onlar gerçekten dalâlette olanlardır.” dediler.

 İlyas Yorulmaz = İnananları gördüklerinde “İşte sapıklar bunlardır” derlerdi.