Önceki Ayet Sonraki Ayet  
46. Sûre Ahkâf/25

 تُدَمِّرُ كُلَّ شَيْءٍ بِأَمْرِ رَبِّهَا فَأَصْبَحُوا لَا يُرَى إِلَّا مَسَاكِنُهُمْ كَذَلِكَ نَجْزِي الْقَوْمَ الْمُجْرِمِينَ

  Tudemmiru kulle şey’in bi emri rabbihâ fe asbehû lâ yurâ illâ mesâkinuhum kezâlike neczîl kavmel mucrimîn(mucrimîne).

Kelime Karşılaştırma
tudemmiru : dumura uğratır, yerle bir eder
kulle : her
şey’in : şeyi
bi emri : emri ile
rabbihâ : Rabbinin
fe asbehû : o zaman sabahlarlar
lâ yurâ : görünmez olarak
illâ : ancak, dışında
mesâkinu-hum : onların meskenleri
kezâlike : böyle, onun gibi
neczî : cezalandırırız
el kavme : bir kavmi
el mucrimîne : mücrim
Meal Yazanlar
Ayet Mealleri

 Diyanet İşleri = “O, Rabbimin emriyle her şeyi yerle bir eder.” Derken evlerinden başka hiçbir şeyleri görünmez hâle geldiler. İşte biz, suç işleyen toplumu böyle cezalandırırız.

 Abdulbaki Gölpınarlı = Bir azap var ki Rabbinin emriyle her şeyi mahvedip gider, derken hepsi de helâk olup gitti, öyle bir güne erdiler ki evlerinden başka hiçbir şey görülmez oldu. İşte böylece cezâlandırırız mücrim topluluğu.

 Abdullah Parlıyan = O rüzgar ki, herşeyi Rabbinin emriyle yakıp yıkar. Derken onlar o hale geldiler ki, evlerinden başka birşey görülmez oldu. İşte biz, günaha batıp giden toplumları böylece cezalandırırız.

 Adem Uğur = O (rüzgâr), Rabbinin emriyle her şeyi yıkar, mahveder. Nitekim (o kasırga gelince) onların evlerinden başka bir şey görülmez oldu. İşte biz suç işleyen toplumu böyle cezalandırırız.

 Ahmed Hulusi = (O rüzgâr) Rabbinin emriyle her şeyi helâk edip dumura uğratır! Nitekim öyle oldular ki, geride onların meskenlerinden başka bir şey kalmamıştı! Suçlular toplumuna yaptıklarının sonucunu böyle yaşatırız!

 Ahmet Tekin = 'O rüzgâr, Rabbinin icra planı dâhilinde her şeyi yıkar, mahveder.' dedi. Nihayet o kasırga gelince, sabahleyin onların evlerinden başka birşey görünmez oldu. Biz, İslâm’a planlı cephe alarak, müslümanlığı, müslüman nesilleri yozlaştırma, yok etme suçu işleyen güç ve iktidar sahibi âsi, suçlu, günahkâr bir kavmi işte böyle cezalandırırız.

 Ahmet Varol = Rabbinin emriyle her şeyi yerle bir eder.' Böylece evlerinden başka bir şeyleri görünmez oldu. İşte biz suçlular topluluğunu böyle cezalandırırız.

 Ali Bulaç = Rabbinin emriyle her şeyi yerle bir eder. Böylece meskenlerinden başka, hiçbir şey(leri) görünemez duruma düştüler. İşte biz, suçlu günahkar bir kavmi böyle cezalandırırız.

 Ali Fikri Yavuz = Rabbisinin emri ile herşeyi helâk edecektir.” Nihayet o hale girdiler ki, meskenlerinden başka bir şey görünmez oldu. İşte öyle mücrim (inkârcı) bir kavme, biz böyle ceza veririz.

 Ali Ünal = “Rabbisinin emriyle her şeyi devirip yerle bir eder.” Ve neticede öyle oldular ki, (bir zaman refah içinde yaşadıkları topraklarda) sadece meskenleri görülebiliyordu. İşte, hayatları günah hasadından ibaret suçlu bir topluluğu böyle cezalandırırız.

 Bayraktar Bayraklı = “O rüzgâr, Rabbinin emri ile her şeyi yerle bir eder” der demez, evlerinin kalıntılarından başka bir şey görünmez oldu. İşte biz, suç işleyen toplumu böyle cezalandırırız.

 Bekir Sadak = (24-25) O azabin, yayilarak vadilerine dogru yoneldigini gorduklerinde: «Bu yaygin bulut bize yagmur yagdiracaktir» dediler. Hud: «Hayir, o, acele beklediginiz seydir; can yakici azap veren bir ruzgardir; Rabbinin buyrugu ile her seyi yok eder» dedi. Bunun uzerine evlerinin harabelerinden baska bir sey gorunmez oldu. Biz, suclu milleti iste boyle cezalandiririz.

 Celal Yıldırım = Rabbımın emriyle her şeyi yıkıp yerle bir eder,» dedi. Çok geçmeden meskenlerinin (kalıntılarından) başka bir şey görünmez oldu. İşte biz, suçlu günahkâr milletleri böyle cezalandırırız.

 Cemal Külünkoğlu = “O (rüzgâr), Rabbimin emriyle her şeyi yerle bir eder” (dedi). Derken (gelen felaketle) onlar öylesine çarçabuk silinip gittiler ki geride (bomboş) evlerinden başka bir şey kalmadı. Biz günaha saplanmış bir topluluğu işte böyle cezalandırırız.

 Diyanet İşleri (eski) = O azabın, yayılarak vadilerine doğru yöneldiğini gördüklerinde: 'Bu yaygın bulut bize yağmur yağdıracaktır' dediler. Hud: 'Hayır, o, acele beklediğiniz şeydir; can yakıcı azap veren bir rüzgardır; Rabbinin buyruğu ile her şeyi yok eder' dedi. Bunun üzerine evlerinin harabelerinden başka bir şey görünmez oldu. Biz, suçlu milleti işte böyle cezalandırırız.

 Diyanet Vakfi = O (rüzgâr), Rabbinin emriyle her şeyi yıkar, mahveder. Nitekim (o kasırga gelince) onların evlerinden başka bir şey görülmez oldu. İşte biz suç işleyen toplumu böyle cezalandırırız.

 Edip Yüksel = Rabbinin emriyle herşeyi yerle bir eder. Sabahladıklarında, evlerinden başka herşey görülmez olmuştu. Suçlu topluluğu işte böyle cezalandırırız.

 Elmalılı Hamdi Yazır = Rabbının emriyle her şey'i tedmir eder, derken öyle oluverdiler ki meskenlerinden başka bir şey görünmez oldu, işte öyle mücrim bir kavme biz böyle ceza veririz

 Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Rabbinin emriyle herşeyi yerle bir eder.» dedi. Derken öyle oluverdiler ki, evlerinden başka hiçbir şey görünmez oldu. İşte öyle suçlu bir topluluğa Biz böyle ceza veririz.

 Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = O rüzgâr, Rabbinin emri ile herşeyi yıkar mahveder.» dedi. Nihayet helâk oldular ve evlerinden başka hiçbir şey görünmez oldu. İşte biz günahkâr kavmi böyle cezalandırırız.

 Gültekin Onan = Rabbinin buyruğuyla her şeyi yerle bir eder. Böylece meskenlerinden başka, hiçbir şey(leri) görünemez duruma düştüler. İşte biz, suçlu günahkar bir kavmi böyle cezalandırırız.

 Harun Yıldırım = Rabbinin emriyle her şeyi yerle bir eder. Böylece meskenlerinden başka hiç bir şey görünmez oluverdi. Biz suçlugünahkarlar topluluğunu işte böyle cezalandırırız.

 Hasan Basri Çantay = «O, Rabbinin emriyle her şey'i helak edecekdir». İşte onlar o haale geldiler ki meskenlerinden başka bir şey görünmez oldu. İşte günahkârlar güruhunu biz böyle cezalandırırız.

 Hayrat Neşriyat = 'Rabbisinin emriyle herşeyi helâk edecek!' Derken o hâle geldiler ki, evlerinden başka bir şey görünmez oldu! İşte, günahkârlar topluluğunu böyle cezâlandırırız!

 İbni Kesir = Rabbının emri ile her şeyi yıkar. Bunun üzerine onların meskenlerinden başka bir şey görünmez oldu. İşte biz, suçlular güruhunu böylece cezalandırırız.

 Kadri Çelik = Rabbinin emriyle her şeyi yerle bir eder. Nihayet (helâk oldular ve) evlerinden başka hiçbir şey görünmez oldu. İşte biz günahkârlar topluluğunu böyle cezalandırırız.

 Muhammed Esed = Her şeyi Rabbi'nin emriyle yakıp yıkacak (bir rüzgar)!" Onlar öylesine çarçabuk silinip gittiler ki geride (bomboş) evlerinden başka bir şey kalmaz oldu. Biz günaha saplanmış bir topluluğu işte böyle cezalandırırız.

 Mustafa İslamoğlu = Rabbinin emriyle her şeyi yerle bir etti: nihayet, (harap olmuş) haneleri dışında gözle görülen hiçbir şey kalmadı. Biz, günaha gömülen bir toplumu işte böyle cezalandırırız.

 Ömer Nasuhi Bilmen = «Rabbisinin emriyle her şeyi helâk eder.» Artık sabahladılar, (bir halde ki) ikametgâhlarından başka bir şey görülemez oldu. İşte günahkarlar olan bir kavmi böylece cezalandırırız.

 Ömer Öngüt = Rabbinin emriyle her şeyi yıkıp yerle bir eder. Çok geçmeden o hale geldiler ki, meskenlerinin harabelerinden başka bir şey görülmez oldu. İşte biz suçlu günahkâr kavmi böyle cezalandırırız.

 Şaban Piriş = O, Rabb’inin emriyle her şeyi yerle bir eder. Nitekim evlerinden başka bir şey görünmez oldu. Suçlu toplumu işte böyle cezalandırırız.

 Sadık Türkmen = Rabbinin emriyle herşeyi perişan eder. Derken öyle oldular ki; evlerinden başka hiçbir şey görünmez oldu! Biz, suçlular topluluğunu işte böyle cezalandırırız!

 Seyyid Kutub = Rabb'inin emriyle herşeyi yıkar, mahveder. Derken onlar o hale geldiler ki evlerinden başka birşey görünmez oldu. İşte biz suç işleyen toplumu böyle cezalandırırız.

 Suat Yıldırım = (24-25) Vaktâ ki, bildirilen azabı, vâdilerine doğru enlemesine yayılarak ilerleyen bir bulut halinde görünce: "Bu, dediler, bize yağmur getiren bir bulut!" Hûd: "Hayır, dedi, bu, sizin gelmesi için acele edip durduğunuz şeydir, yani can yakıcı azap taşıyan bir rüzgârdır! Rabbinin izniyle her şeyi devirip yerle bir eden bir kasırgadır." Derken hepsi helâk olup sadece meskenleri kaldı. İşte Biz, suça gömülmüş gürûhu böyle cezalandırırız.

 Süleyman Ateş = O rüzgar ki, herşeyi Rabbinin emriyle yakıp yıkar. Derken onlar o hale geldiler ki, evlerinden başka birşey görülmez oldu. İşte biz, günaha batıp giden toplumları böylece cezalandırırız.

 Tefhim-ul Kuran = Rabbinin emriyle her şeyi yerle bir eder. Böylece meskenlerinden başka, hiçbir şey(leri) görünemez duruma düştüler. İşte biz, suçlu günahkâr bir kavmi böyle cezalandırırız.

 Ümit Şimşek = (O rüzgâr) Rabbinin emriyle her şeyi helâk edip dumura uğratır! Nitekim öyle oldular ki, geride onların meskenlerinden başka bir şey kalmamıştı! Suçlular toplumuna yaptıklarının sonucunu böyle yaşatırız!

 Yaşar Nuri Öztürk = 'O rüzgâr, Rabbinin icra planı dâhilinde her şeyi yıkar, mahveder.' dedi. Nihayet o kasırga gelince, sabahleyin onların evlerinden başka birşey görünmez oldu. Biz, İslâm’a planlı cephe alarak, müslümanlığı, müslüman nesilleri yozlaştırma, yok etme suçu işleyen güç ve iktidar sahibi âsi, suçlu, günahkâr bir kavmi işte böyle cezalandırırız.

 İskender Ali Mihr = O Rabbinin emriyle herşeyi dumura uğratır (yok eder). Böylece sabahleyin onların meskenlerinden başka hiçbir şey görünmez oldu. Mücrim kavmi, işte böyle cezalandırırız.

 İlyas Yorulmaz = O rüzgâr Rabbinin emri ile her şeyin altını üstüne getirdi. Öyle ki, yaşadıkları mekânlarının harabeleri dışında, kendileri yok olup görünmez oldular. Biz suçlu toplumları böyle cezalandırırız.