Önceki Ayet Sonraki Ayet  
37. Sûre Sâffât/161

 فَإِنَّكُمْ وَمَا تَعْبُدُونَ

  Fe innekum ve mâ ta’budûn(ta’budûne).

Kelime Karşılaştırma
fe : o zaman, bundan sonra
inne-kum : muhakkak ki siz
ve mâ : ve şeyler
ta’budûne : siz tapıyorsunuz
Meal Yazanlar
Ayet Mealleri

 Diyanet İşleri = (161-163) (Ey müşrikler!) Ne siz ve ne de taptıklarınız, cehenneme gireceklerden başkasını kandırıp Allah’ın yolundan saptırabilirsiniz.

 Abdulbaki Gölpınarlı = Gerçekten de ne siz, ne de kulluk ettikleriniz.

 Abdullah Parlıyan = Ey inkârcılar! Ne siz, ne de taptıklarınız

 Adem Uğur = Sizler ve taptığınız şeyler!

 Ahmed Hulusi = Muhakkak ki siz ve tapındıklarınız,

 Ahmet Tekin = Siz ve taptıklarınız, hâlis kulları inançlarından ve düşüncelerinden ayıramazsınız.

 Ahmet Varol = Artık ne siz ne de taptıklarınız;

 Ali Bulaç = Artık siz de, tapmakta olduklarınız da.

 Ali Fikri Yavuz = (Ey Mekke’liler), siz ve Allah’dan başka taptıklarınız,

 Ali Ünal = Size gelince (ey müşrikler), siz ve sizin taptıklarınız,

 Bayraktar Bayraklı = (161-163) Sizler ve taptıklarınız, cehenneme girecek olandan başkasını kandırıp Allah'ın yolundan çıkaramazsınız.

 Bekir Sadak = (161-16) 3 Sizler ve taptiginiz seyler, cehenneme girecek kimseden baskasini Allah'a karsi azdirici degilsiniz.

 Celal Yıldırım = (161-162-163) Çünkü siz ve taptıklarınız, Cehennem'e girecek olanlar dışında, Allah'a karşı kimseyi azdıracak, baştan çıkartacak değilsiniz.

 Cemal Külünkoğlu = (161-163) (Ey inkârcılar!) Artık siz de, tapmakta olduklarınız da kimseyi Allah'a karşı kandırıp yoldan çıkaramazsınız. Siz ancak cehenneme girecek kişiyi (azdırabilirsiniz).

 Diyanet İşleri (eski) = (161-163) Sizler ve taptığınız şeyler, cehenneme girecek kimseden başkasını Allah'a karşı azdırıcı değilsiniz.

 Diyanet Vakfi = (161-163) Sizler ve taptığınız şeyler! Hiçbiriniz, cehenneme girecek kimseden başkasını Allah'a karşı azdırıp saptıramazsınız.

 Edip Yüksel = Siz ve tapmakta olduklarınız,

 Elmalılı Hamdi Yazır = Çünkü siz ve taptıklarınız

 Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Çünkü siz ve taptıklarınız,

 Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = (161-163) Çünkü siz ve taptıklarınız, kendiliğinden cehenneme saldıran kimseden başkasını, Allah'a karşı kandırıp, saptıramazsınız.

 Gültekin Onan = Artık siz de, tapmakta olduklarınız da.

 Harun Yıldırım = Sizler ve taptığınız şeyler!

 Hasan Basri Çantay = Ne siz, ne de tapmakda olduklarınız,

 Hayrat Neşriyat = (161-162) Artık gerçekten siz ve tapmakta olduklarınız, siz (hiç kimseyi) O’na (Allah’a)karşı fitneye düşürecek kimseler değilsiniz!

 İbni Kesir = Muhakkak ki sizler ve taptıklarınız,

 Kadri Çelik = Artık siz de tapmakta olduklarınız da.

 Muhammed Esed = çünkü ne siz (Allah'a iftirada bulunan)lar, ne de sizin taptıklarınız,

 Mustafa İslamoğlu = çünkü ne siz, ne de taptıklarınız;

 Ömer Nasuhi Bilmen = (161-162) Artık şüphe yok ki, siz ve ibadet ettiğiniz şeyler O'na karşı (kimseyi) fitneye düşürücüler değilsinizdir.

 Ömer Öngüt = Şüphesiz ki siz de taptıklarınız da,

 Şaban Piriş = Siz ve kulluk ettikleriniz.

 Sadık Türkmen = Artık siz de kulluk ettiğiniz/taptığınız şeyler de;

 Seyyid Kutub = Ey inkârcılar! Ne siz ne de taptıklarınız.

 Suat Yıldırım = (161-163) "Ey müşrikler! Ne siz, ne de sizin Allah’tan başka ibadet ettikleriniz, -ille de cehenneme girmek isteyen kimseler hariç- Allah’a yönelmek isteyen herhangi bir kulu yoldan çıkaracak bir kuvvete sahip değilsiniz."

 Süleyman Ateş = (Ey inkârcılar) Ne siz, ne de taptıklarınız,

 Tefhim-ul Kuran = Artık siz de, tapmakta olduklarınız da,

 Ümit Şimşek = Siz de, taptıklarınız da,

 Yaşar Nuri Öztürk = Siz ve kulluk ettiğiniz şeyler,

 İskender Ali Mihr = Bundan sonra muhakkak ki siz ve sizin taptıklarınız.

 İlyas Yorulmaz = Siz ve kulluk ettikleriniz.