Önceki Ayet  
91. Sûre Şems/15

 وَلَا يَخَافُ عُقْبَاهَا

  Ve lâ yehâfu ukbâhâ.

Kelime Karşılaştırma
ve : ve
lâ yehâfu : korkmaz, korkacak değil
ukbâ-hâ : onun ukbasından, akıbetinden, bunun sonucundan
Meal Yazanlar
Ayet Mealleri

 Diyanet İşleri = Allah, bunun sonucundan çekinmez de!

 Abdulbaki Gölpınarlı = Bu işin sonundan korkmazdı ki.

 Abdullah Parlıyan = Çünkü Allah bu işin sonundan korkmazdı ki.

 Adem Uğur = (Allah, bu şekilde azap etmenin) âkıbetinden korkacak değil ya!

 Ahmed Hulusi = Bu sonucun Allâh'ı korkutacak bir yanı da yok!

 Ahmet Tekin = Azılı şakî yaptığının bir bedeli olacağından korkmuyor; Sâlih de bunun ümmetine, mü’minlere bir zararı dokunacağı endişesini taşımıyordu.

 Ahmet Varol = Bunun sonundan da korkmamaktadır.

 Ali Bulaç = (Allah, asla) Bunun sonucundan korkmaz.

 Ali Fikri Yavuz = Allah (yaptığı bu azabın) akıbetinden korkacak değildir, (hiç bir sorumluluğu yoktur).

 Ali Ünal = Ve O, yaptığının neticesi konusunda elbette endişe duyacak değildir; (çünkü O’nun her yaptığında en küçük bir haksızlık olmaz ve O’na yaptıklarından sorulmaz).

 Bayraktar Bayraklı = Çünkü onların hiçbiri, başlarına gelecek şeyin korkusunu taşımıyordu.[765]

 Bekir Sadak = Bu isin sonundan O'nun korkusu yoktur. *

 Celal Yıldırım = O, bunun sonundan endişe de etmez, (çünkü her işi âdil, her hükmü mutlak hikmettir).

 Cemal Külünkoğlu = Allah (yaptığı bu azabın) sonucundan korkacak değildir (hiç kimseye verecek bir hesabı yoktur).

 Diyanet İşleri (eski) = Bu işin sonundan O'nun korkusu yoktur.

 Diyanet Vakfi = (11-15) Semûd kavmi azgınlığı yüzünden (Allah'ın elçisini) yalanladı. Onların en bedbahtı (deveyi kesmek için) atıldığında, Allah'ın Resûlü onlara: «Allah'ın devesine ve onun su hakkına dokunmayın!» dedi. Ama onlar, onu yalanladılar ve deveyi kestiler. Bunun üzerine Rableri günahları sebebiyle onlara büyük bir felâket gönderdi de hepsini helâk etti. (Allah, bu şekilde azap etmenin) âkıbetinden korkacak değil ya!

 Edip Yüksel = Ne var ki hâlâ onların sonlarından ders alınmıyor

 Elmalılı Hamdi Yazır = Öyle ya o sonundan korkacak değil ki.

 Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Öyle ya, O, o işin sonundan korkacak değil ki!

 Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Öyle ya, Allah bu işin sonundan korkacak değil ya.

 Gültekin Onan = (Tanrı, asla) Bunun sonucundan korkmaz.

 Harun Yıldırım = Ve O, bunun sonucundan korkmaz.

 Hasan Basri Çantay = bunun sonundan (hiç bir vech ile) korkmayarak!

 Hayrat Neşriyat = Ve (O,) bunun (bu yaptığı işin) âkıbetinden korkmaz!

 İbni Kesir = Bunun sonundan hiç korkmayarak.

 Kadri Çelik = (Allah, asla) Bunun sonucundan da korkmaz.

 Muhammed Esed = çünkü (onlardan) hiçbiri başlarına gelecek şeyin korkusunu taşımıyordu.

 Mustafa İslamoğlu = oysa ki o (kavim) kendi akıbetinden zerrece endişe etmezdi.

 Ömer Nasuhi Bilmen = Ve Allah Teâlâ onların bu ihlak-i akibetinden korkacak değildir.

 Ömer Öngüt = Bu işin âkibetinden O'nun korkusu yoktur.

 Şaban Piriş = Bunun sonucundan Allah’ın bir endişesi yoktur.

 Sadık Türkmen = (Allah) işin sonundan hiç korkmaz!

 Seyyid Kutub = Allah bu işin sonundan korkmaz.

 Suat Yıldırım = Bunun sonucundan da asla endişe etmedi.

 Süleyman Ateş = (Rab) Bu işin sonundan korkmaz.

 Tefhim-ul Kuran = (Allah, asla) Bunun sonucundan korkmaz.

 Ümit Şimşek = Allah bunun sonucundan korkacak değil ya!

 Yaşar Nuri Öztürk = Allah, işin sonundan korkacak değil ya!

 İskender Ali Mihr = Ve (Allah) onun (o beldenin ve halkının) ukbasından (akıbetinden) (helâk oluşlarından) korkacak değildir.

 İlyas Yorulmaz = (Deveyi kesmenin) Sonucundan korkuları yoktu.