Önceki Ayet Sonraki Ayet  
70. Sûre Me’âric/14

 وَمَن فِي الْأَرْضِ جَمِيعًا ثُمَّ يُنجِيهِ

  Ve men fîl ardı cemî’an summe yuncîh(yuncîhi).

Kelime Karşılaştırma
ve men : ve kim
fî el ardı : yeryüzünde var
cemîan : tümünü, hepsini
summe : sonra
yuncî-hi : kendisini kurtarsın
Meal Yazanlar
Ayet Mealleri

 Diyanet İşleri = (11-14) Birbirlerine gösterilirler. Günahkâr kimse ister ki, o günün azabından kurtulmak için oğullarını, karısını, kardeşini, kendisini koruyup barındıran tüm ailesini ve yeryüzünde bulunanların hepsini fidye olarak versin de, kendisini kurtarsın.

 Abdulbaki Gölpınarlı = Ve kim varsa yeryüzünde hepsini de fedâ etmek ve sonra da kendini kurtarmak ister.

 Abdullah Parlıyan = ve yeryüzünde bulunanların hepsini versin de tek kendisini kurtarsın.

 Adem Uğur = Ve yeryüzünde kim varsa hepsini fidye olarak versin de, tek kendini kurtarsın.

 Ahmed Hulusi = Yeryüzünde yaşamış olanların tümünü (fidye verse) de kendini kurtarsa!

 Ahmet Tekin = Yeryüzünde bulunan herkesi fidye olarak vermek isteyecek. Tek kendini kurtarabilsin.

 Ahmet Varol = Yeryüzünde olanların hepsini de. Sonra (ister ki) kendini kurtarsın.

 Ali Bulaç = Yeryüzünde bulunanların tümünü (verse de); sonra bir kurtulsa.

 Ali Fikri Yavuz = Yeryüzünde bulunanların hepsini de, sonra kendini kurtarsa...

 Ali Ünal = O kadar ki, dünyada kim varsa hepsini, ta ki kurtulsun.

 Bayraktar Bayraklı = (11-14) Onlar birbirlerine gösterilecekler. Günahkâr, o günün azabından kurtulmak için çocuklarını fidye vermeyi temenni edecek. Eşini ve kardeşini, mensubu olduğu aşiretini, yeryüzündeki herkesi verip sonunda kendini kurtarmak ister.

 Bekir Sadak = (11-14) Onlar birbirlerine yalniz gosterilirler. Suclu kimse o gunun azabindan kurtulmak icin ogullarini, ailesini, kardesini, kendisini barindirmis olan sulalesini ve yeryuzunde bulunan herkesi feda etmek ve boylece kendisini kurtarmak ister.

 Celal Yıldırım = (11-12-13-14) Birbirlerine gösterilirler (ama) suçlu günahkârlar o günün azabına karşılık oğullarını, eşini, kardeşini, kendisini barındıran kabile ve obasını ve yeryüzündeki her şeyi fidye verip kendini kurtarmak ister.

 Cemal Külünkoğlu = (11-14) Onlar birbirlerine gösterilecekler (fakat birbirlerinden yararlanamayacaklar). Suçlu, o günün azabından kurtulmak için oğullarını, eşini ve kardeşini, kendisini himaye etmiş olan bütün akrabalarını ve yeryüzündeki insanların tümünü fidye verip kendisini kurtarmak isteyecek.

 Diyanet İşleri (eski) = (11-14) Onlar birbirlerine yalnız gösterilirler. Suçlu kimse o günün azabından kurtulmak için oğullarını, ailesini, kardeşini, kendisini barındırmış olan sülalesini ve yeryüzünde bulunan herkesi feda etmek ve böylece kendisini kurtarmak ister.

 Diyanet Vakfi = (11-14) Birbirlerine gösterilirler (fakat herkes kendi derdindedir). Günahkâr kimse ister ki, o günün azabından (kurtuluş için), oğullarını, karısını, kardeşini, kendisini koruyup barındıran tüm ailesini ve yeryüzünde kim varsa hepsini fidye olarak versin de, tek kendini kurtarsın.

 Edip Yüksel = Ve yeryüzünde bulunan herkesi, ki kurtulsun.

 Elmalılı Hamdi Yazır = Ve Arzda bulunanların hepsini de sonra kendini kurtarsa

 Elmalılı (sadeleştirilmiş) = ve yeryüzünde bulunanların hepsini (verip) sonra kendisini kurtarsa.

 Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Ve yeryüzünde bulunanların hepsini ki, tek kendini kurtarabilsin.

 Gültekin Onan = Yeryüzünde bulunanların tümünü (verse de); sonra bir kurtulsa.

 Harun Yıldırım = Ve yeryüzünde bulunanların tümünü... Hani kendini de kurtarabilse ya!

 Hasan Basri Çantay = ve yer (yüzün) de kim varsa hepsini. Ki nihayet (bu fedâkârlığı) kendisini (Allahın azabından) kurtarsın.

 Hayrat Neşriyat = Ve (öyle ki) yeryüzünde kim varsa hepsini (fedâ etsin de) sonra (bu diyet) onu (o azabdan) kurtarsın!

 İbni Kesir = Ve yeryüzünde bulunan herkesi. Ki nihayet kendisini kurtarsın.

 Kadri Çelik = Yeryüzünde bulunanların tümünü (verse de), sonra bir kurtulsa!

 Muhammed Esed = ve yeryüzünde yaşayan (başka) herkesi, onların tümünü; böylece yalnız kendini kurtarabilsin diye.

 Mustafa İslamoğlu = dahası yeryüzünde yaşayan herkesi (fidye vermek isteyecek) ki kendisi kurtulabilsin.

 Ömer Nasuhi Bilmen = (13-14) Ve kendisini barındıran aşiretini (feda etsin). Ve yeryüzünde kim var ise, cümlesini fidye-i necât olarak versin de (sonra) bu fedakarlığı kendisini kurtarsın.

 Ömer Öngüt = Ve yeryüzünde bulunan herkesi fedâ etmek ister. Tâ ki kendisini kurtarsın.

 Şaban Piriş = Ve yeryüzünde bulunan herkesi... Sonra kendisini kurtarabilsin..

 Sadık Türkmen = Yeryüzündekilerin hepsini verse de, kendisini kurtarsa...

 Seyyid Kutub = Ve yeryüzünde bulunanların hepsini versin de tek kendisini kurtarsın.

 Suat Yıldırım = (10-14) Birbirlerine gösterildikleri halde hiçbir candan dost, dostunun hâlini sormaz. Her mücrim o günkü azaptan kurtulmak için fidye olarak oğullarını, eşini, kardeşini, kendisine sahip çıkan sülalesini, hatta dünyada olanların tamamını verip de kurtulmak ister.

 Süleyman Ateş = Ve yeryüzünde bulunanların hepsini (versin) de tek kendisini kurtarsın.

 Tefhim-ul Kuran = Yeryüzünde bulunanların tümünü (verse de); sonra bir kurtulsa.

 Ümit Şimşek = Yeryüzünde kim varsa hepsini feda edip kurtulmak ister.

 Yaşar Nuri Öztürk = Ve yeryüzündeki insanların tümünü fidye verip kendisini kurtarmayı ister.

 İskender Ali Mihr = Ve yeryüzünde kim varsa hepsini (versin de), sonra kendisini kurtarsın.

 İlyas Yorulmaz = Yeryüzünde olan herkesi feda etmek ister. Sonrasında yeter ki o kurtulsun.