Önceki Ayet Sonraki Ayet  
20. Sûre Tâ-Hâ/115

 وَلَقَدْ عَهِدْنَا إِلَى آدَمَ مِن قَبْلُ فَنَسِيَ وَلَمْ نَجِدْ لَهُ عَزْمًا

  Ve lekad ahidnâ ilâ âdeme min kablu fe nesîye ve lem necid lehu azmâ(azmen).

Kelime Karşılaştırma
ve lekad : ve andolsun
ahidnâ : biz ahd verdik
ilâ âdeme : Âdem’e
min kablu : daha önce
fe : fakat, ancak
nesîye : o unuttu
ve lem necid : ve bulmadık
lehu : onu
azmen : azîmli
Meal Yazanlar
Ayet Mealleri

 Diyanet İşleri = Andolsun, bundan önce biz Âdem’e (cennetteki ağacın meyvesinden yeme, diye) emrettik. O ise bunu unutuverdi. Biz onda bir kararlılık bulmadık.

 Abdulbaki Gölpınarlı = Andolsun ki daha önce Âdem'le de ahitleşmiştik de unutmuştu ve onu, bilerek, isteyerek günah işleyen bir adam olarak da bulmamıştık.

 Abdullah Parlıyan = Andolsun biz daha önce de, Adem'e buyruğumuzu ulaştırmıştık. Fakat O bunu unuttu. O'nu bilerek isteyerek günah işleyen biri olarak veya yasakladığımız şeye karşı sabır ve dirençli bulamadık. Yani yaratılışındaki amaçta azimli ve gayretli olamadı.

 Adem Uğur = Andolsun biz, daha önce de Âdem'e ahit (emir ve vahiy) vermiştik. Ne var ki o, (ahdi) unuttu. Onda azim de bulmadık.

 Ahmed Hulusi = Bundan önce Adem'i bilgilendirmiştik. . . (Fakat) O unuttu. . . Onu (uyarıyı uygulamada) azîmli bulmadık.

 Ahmet Tekin = Andolsun, daha önce de, Âdem’e yerine getirmesi gereken emirler ve tavsiyeler vahyetmiştik. O bunları unuttu. Biz onda bir azim, kararlı bir davranış, bir gayret bulamadık.

 Ahmet Varol = Andolsun biz daha önce Adem'e ahid vermiştik ancak o unuttu. Biz onda bir kararlılık bulmadık. [7]

 Ali Bulaç = Andolsun, biz bundan önce Adem'e ahid vermiştik, fakat o, unutuverdi. Biz onda bir kararlılık bulmadık.

 Ali Fikri Yavuz = Doğrusu bundan önce Adem’e (bu ağaçtan yeme diye) emr ettik de unuttu. Biz onda, bir sabır ve sebat bulmadık.

 Ali Ünal = Doğrusu, daha önce Âdem’e de bir ahd vermiş (ve bir ağaca yaklaşmasını yasaklamıştık). Fakat O, ihmalde bulundu; kendisini o an için yeterince sabırlı, (bununla birlikte günaha karşı da ısrarlı) bulmadık.

 Bayraktar Bayraklı = Andolsun ki, daha önce Âdem'e emretmiştik, fakat unuttu; onu gayretli de bulamadık.[320]

 Bekir Sadak = And olsun ki daha once Adem'e secde edin» demistik; iblis'ten baska hepsi secde etmis, o cekinmisti. *

 Celal Yıldırım = And olsun ki daha önce Âdem'e de emrimizi vermiştik, ama o unuttu, onda bir azim de görmedik.

 Cemal Külünkoğlu = Kasem olsun ki, bundan evvel Âdem'e de tavsiyede bulunmuştuk. O ise unuttu ve O'nun için bir azm bulmadık.

 Diyanet İşleri (eski) = And olsun ki daha önce 'Adem'e secde edin' demiştik; İblis'ten başka hepsi secde etmiş, o çekinmişti.

 Diyanet Vakfi = Daha önceleri biz, Adem’e öğüt vermiştik, Fakat onu unuttu. Onu azimli bulmadık.

 Edip Yüksel = Geçmişte Adem'den söz almıştık; ancak unuttu. Biz onda bir azim ve kararlılık görmedik.

 Elmalılı Hamdi Yazır = Filhakıka bundan evvel Âdeme ahid verdik de unuttu ve biz onda bir azim bulmadık

 Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Gerçek şu ki, bundan önce Adem'e bir emir verdik, ama o unuttu ve Biz onda bir azim de bulmadık.

 Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Doğrusu bundan önce Âdem'e (bu ağaçtan yeme diye) emrettik, fakat unuttu ve biz onda bir azim (bir kararlılık) bulmadık.

 Gültekin Onan = Andolsun, biz bundan önce Adem'e ahid vermiştik, fakat o, unutuverdi. Biz onda bir kararlılık bulmadık.

 Harun Yıldırım = Andolsun biz, daha önce de Âdem'e ahit (emir ve vahiy) vermiştik. Ne var ki o, (ahdi) unuttu. Onda azim de bulmadık.

 Hasan Basri Çantay = Andolsun biz bundan evvel Âdeme de vahy (ve emr) etmişizdir. Fakat unutdu o. Biz onda bir azim bulmadık.

 Hayrat Neşriyat = And olsun ki, daha önce Âdem’e (yasaklandığı o ağaçtan yememesi için) emir vermiştik; fakat (o bunu) unuttu. (Biz) onda bir azim (bir isyan kasdı ve emrimizde sebat)da bulmadık.

 İbni Kesir = Andolsun ki; Biz, daha önce Adem'e de ahid vermiştik. Fakat o unuttu ve Biz onda bir azim bulmadık.

 Kadri Çelik = Şüphesiz biz bundan önce Âdem'e ahit (emir) vermiştik, fakat o, unutuverdi. Biz onda bir kararlılık bulmadık.

 Muhammed Esed = Ve gerçek şu ki, biz Adem'e önceden buyruğumuzu ulaştırmıştık; ne var ki o bunu unuttu; o'nu, yaratılışındaki amaçta azimli ve gayretli bulmadık.

 Mustafa İslamoğlu = Ve doğrusu Biz Adem'e, her şeyden önce, talimatımıza (uygun bir fıtrat) nakşetmiştik; fakat o buna yabancılaştı; dolayısıyla Biz onu bu hususta kararlılık sahibi bulmadık.

 Ömer Nasuhi Bilmen = Kasem olsun ki, bundan evvel Âdem'e de tavsiyede bulunmuştuk. O ise unuttu ve O'nun için bir azm bulmadık.

 Ömer Öngüt = Andolsun ki biz daha önce Âdem'e de ahid vermiştik. Fakat o unuttu. Biz onda azim bulmadık.

 Şaban Piriş = Daha önceleri biz, Adem’e öğüt vermiştik, Fakat onu unuttu. Onu azimli bulmadık.

 Sadık Türkmen = Ant olsun, önceden Âdem’e de ahit vermiştik. Ancak o unuttu ve onda bir azim bulamadık.

 Seyyid Kutub = Biz vaktiyle Adem'e o yasak ağacın meyvasından yememesini tembih ettik. Fakat o bu tembihimizi unuttu. Onda güçlü irade bulamadık.

 Suat Yıldırım = Doğrusu Biz daha önce Âdem’e de vahiy ve emir vermiştik, ne var ki o ahdi unuttu, onda bir azim bulamadık.

 Süleyman Ateş = Andolsun biz, önceden Âdem'e (o ağaçtan yememesini) emretmiştik, unuttu. Biz onda bir azim (ve sebât) bulmadık.

 Tefhim-ul Kuran = Andolsun, biz bundan önce Adem'e ahid vermiştik, fakat o, unutuverdi. Biz onda bir kararlılık bulmadık.

 Ümit Şimşek = Biz daha önce Âdem'e de buyruğumuzu iletmiştik. Fakat o bunu unutuverdi. Doğrusu Biz onda bir azim bulmadık.

 Yaşar Nuri Öztürk = Yemin olsun, biz daha önce Âdem'e ahit verdik de unuttu; biz onda bir kararlılık bulamadık.

 İskender Ali Mihr = Ve andolsun ki Âdem (a.s)’a ahd verdik, fakat o unuttu. Ve onu, azîmli bulmadık.

 İlyas Yorulmaz = Ademe (insana) daha önceden bir takım vaatlerde bulunmuştuk ve adem bunları unuttu. Biz ademi (insanı) yeterince azimli bulmadık.