Önceki Ayet Sonraki Ayet  
20. Sûre Tâ-Hâ/112

 وَمَن يَعْمَلْ مِنَ الصَّالِحَاتِ وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَلَا يَخَافُ ظُلْمًا وَلَا هَضْمًا

  Ve men ya’mel mines sâlihâti ve huve mu’minun fe lâ yehâfu zulmen ve lâ hadmâ(hadmen).

Kelime Karşılaştırma
ve men : ve kim
ya’mel : amel eder
min es sâlihâti : salih (nefsi ıslâh edici) amellerden
ve huve : ve o
mu’minun : mümin olan
fe : artık
lâ yehâfu : korkmasın
zulmen : zulüm, haksızlık edilmek
ve lâ : ve olmaz
hadmen : haksızlık yapılması, kazandıkları derecelerin azaltılması, eksiltilmesi, hadım edilmesi
Meal Yazanlar
Ayet Mealleri

 Diyanet İşleri = Kim de inanmış olarak salih ameller işlerse, o, ne zulme uğramaktan korkar, ne yoksun bırakılmaktan.

 Abdulbaki Gölpınarlı = Fakat inanarak iyi işlerde bulunan ne günâhının arttırılmasından korkar, ne sevâbının eksiltilmesinden.

 Abdullah Parlıyan = Her kim iman ederek, doğru dürüst işler işlerse, haksızlığa uğramaktan ve mükafatının eksilmesinden asla korkmaz.

 Adem Uğur = Her kim, mümin olarak iyi olan işlerden yaparsa, artık o, ne zulümden ne de hakkının çiğnenmesinden korkar.

 Ahmed Hulusi = Kim imanlı olarak doğru fiiller ortaya koyarsa, o, bir haksızlığa uğramaktan ve hakkının çiğnenmesinden korkmaz.

 Ahmet Tekin = Kim mü’min olarak gevşekliği bırakıp, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarından ve İslâmî düzenden sorumlu olduğu kısmını hayata geçirir, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün kendisini ilgilendiren alanda bollaşmasını sağlar, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelmeye, iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olur, cârî-kalıcı hayırlar-dan-sâlih amellerden imkânları dahilindekileri işlerse, haksızlıktan, zulümden, hakkının çiğnenmesinden korkmaz.

 Ahmet Varol = Kim de mü'min olarak salih ameller işlerse o ne zulümden, ne de hakkının çiğnenmesinden korkar.

 Ali Bulaç = Kim de bir mü'min olarak, salih olan amellerde bulunursa, artık o, ne zulümden korksun, ne hakkının eksik tutulmasından.

 Ali Fikri Yavuz = Her kim de mü’min olarak salih ameller işlerse, artık o, ne bir zulümden korkar, ne çiğnenmeden (hakkının zayi olmasından).

 Ali Ünal = Kim de tam inanmış bir mü’min olarak doğru, yerinde, sağlam ve ıslaha yönelik işler (içinde en azından farz olanları) yerine getirmişse, böyle biri ne haksızlığa uğrama korkusu taşıyacaktır, ne de mükâfatından mahrum bırakılma korkusu.

 Bayraktar Bayraklı = Her kim, mümin olarak iyi işlerden yaparsa, artık o, ne zulümden ne de hakkının çiğnenmesinden korkar.

 Bekir Sadak = inanmis olarak, yararli isler isleyen kimse, haksizliktan ve hakkinin yeneceginden korkmaz.

 Celal Yıldırım = Mü'min iken iyiyararlı amellerde bulunan kimse ne haksızlığa uğramaktan, ne de (sevabının) eksilmesinden korkar.

 Cemal Külünkoğlu = Kim de inanmış olarak faydalı eylemlerde bulunursa, böyle birinin, haksızlığa uğramaktan ya da (hak ettiğini) alamamaktan korkmasına hiçbir sebep yoktur.

 Diyanet İşleri (eski) = İnanmış olarak, yararlı işler işleyen kimse, haksızlıktan ve hakkının yeneceğinden korkmaz.

 Diyanet Vakfi = Her kim, mümin olarak iyi olan işlerden yaparsa, artık o, ne zulümden ne de hakkının çiğnenmesinden korkar.

 Edip Yüksel = İnançlı olduğu halde erdemli davrananlar herhangi bir haksızlıktan ve güçlükten korkmayacaktır.

 Elmalılı Hamdi Yazır = Her kim de mü'min olarak salih amellerden işlerse o vakıt o, ne bir zulümden korkar, ne çiğnenmeden

 Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Her kim de mümin olarak yararlı işler yaparsa, ne bir zulümden korkar, ne de çiğnenmeden.

 Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Her kim de mümin olarak salih amelleri işlerse, artık o, ne bir haksızlıktan ve ne de çiğnenmekden korkar.

 Gültekin Onan = Kim de (bir) inançlı olarak salih amellerde bulunursa, artık o ne zulümden korksun, ne hakkının eksik tutulmasından.

 Harun Yıldırım = Her kim, mümin olarak iyi olan işlerden yaparsa, artık o, ne zulümden ne de hakkının çiğnenmesinden korkar.

 Hasan Basri Çantay = Kim, bir mü'min olarak, iyi iyi amel (ve hareket) lerde bulunursa o, ne (seyyiâtının) artırılmasından, ne (hasenatının) ekşitilmesinden endîşe etmez.

 Hayrat Neşriyat = 'Kim mü’min olarak sâlih amellerden işlerse, ne zulüm edilmekten ne de hakkının yenmesinden korkar.'

 İbni Kesir = Kim de inanmış olarak salih ameller işlerse; o, zulümden ve hakkının yenmesinden korkmaz.

 Kadri Çelik = Kim de bir mümin olarak salih olan amellerde bulunursa, artık o ne zulümden korkar, ne de hakkının eksik tutulmasından.

 Muhammed Esed = Buna karşılık, inanıp da dürüst ve erdemli davranışlar ortaya koyan kimseye gelince: böyle birinin, haksızlığa uğramaktan ya da (hak ettiği karşılıktan) yoksun bırakılmaktan korkmasına hiçbir sebep yoktur.

 Mustafa İslamoğlu = Fakat, kim de mü'min olduğu halde erdemli davranırsa, artık o ne haksızlığa uğramaktan ne de (cehenneme) yem olmaktan korksun.

 Ömer Nasuhi Bilmen = Ve her kim mü'min olduğu halde sâlih amellerden işlerse artık o ne zulme uğramaktan ve ne de sevabının eksilmesinden korkmaz.

 Ömer Öngüt = Kim mümin olarak sâlih amellerden yaparsa, artık o ne zulümden ne de hakkının yeneceğinden korkar.

 Şaban Piriş = Mümin olarak doğruları yapan ise zulümden ve hakkının yenmesinden korkmaz.

 Sadık Türkmen = Kim mümin olduğu halde faydalı işi en iyi şekilde yaparsa, bir zulümden ve hakkının çiğnenmesinden korkmaz.

 Seyyid Kutub = Mü'min oldukları halde iyi ameller işleyenler ne haksızlığa ve ne de ödül kısıntısına uğramaktan korkarlar.

 Suat Yıldırım = Mümin olarak güzel ve makbul işler işleyen ise, ne zulümden, ne de haklarının çiğnenmesinden korkar.

 Süleyman Ateş = Kim inanarak iyi olan işlerden yaparsa artık o, ne zulümden, ne de hakkının çiğnenmesinden korkar.

 Tefhim-ul Kuran = Kim de bir mü'min olarak, salih olan amellerde bulunursa, artık o, ne zulümden korksun, ne de hakkının eksik tutulmasından.

 Ümit Şimşek = İnanmış olarak güzel işler yapan kimse ise, ne bir haksızlığa uğramaktan korkar, ne de ödülünü eksik almaktan.

 Yaşar Nuri Öztürk = Mümin olarak hayra ve barışa yönelik iyilikler yapan ise ne haksızlığa uğratılmaktan korkar ne de ezilip horlanmaktan.

 İskender Ali Mihr = Ve mü’min (kalbine îmân yazılmış) olarak salih (nefsi ıslâh edici) amel işleyen kimseler, artık zulümden (kendilerine) haksızlık yapılmasından ve (kazandıkları derecelerin) azaltılmasından korkmasınlar.

 İlyas Yorulmaz = Kimde inanmış olarak, doğru ve dürüst şeyler yapmışsa, haksızlığa uğrama ve yaptıkları doğru ve güzelliklerin karşılığını alamama korkuları yoktur.